Yazgülü Aldoğan Adaletten geçtim, savaş var!
HABERİ PAYLAŞ

Adaletten geçtim, savaş var!

Haberin Devamı

Hayali harita, izin vermeyiz, vicdani mesele derken elimizle Kuzey Suriye’de ikinci Kürt Özerk bölgesini kurdurmak üzereyiz. Bölgede kan akıyor, üzerimize sıçraması an meselesi. Bu kadar kritik noktada önümüzdeki hafta terfilerin konuşulacağı Yüksek Askeri Şura’ya hazırlanılıyor ve masadaki sorun, komuta kademesinin üçte birinin tutuklu olması!

Askeri açıdan en güçlü olmamız gereken dönemde 69 general tutuklu. General olmayı bekleyen albaylar tutuklu. Deniz Kuvvetleri’nde amiral kalmamış. Tutuklu general ve amirallerin 40’ının terfi sırası gelmiş. Bu komutanların bir kısmı Balyoz, bir kısmı Ergenekon, bir kısmı Ergenekon’la birleştirilen Andıç gibi davalardan yargılanıyor. Son yargı paketiyle adam öldürdüğü sabit katiller serbest bırakıldı ama bu davaların hiç birinden tahliye kararı alan olmadı. Askerlerin yargılandığı Balyoz, askeri casusluk v.b. davalar için kullanılan tüm deliller dijital. Sanıklar ve avukatları 1500’ü aşkın sahtelik iddiasında bulundu; hiç birine kulak asılmadı.

[[HAFTAYA]]

Çünkü bu davalar, suç ve ceza davası değil, ordudaki Atatürkçü, ulusalcı subayların tasfiye operasyonu. Bunlar hakkında düzenlenmiş senaryo, düzmece delil ve tuhaf gizli tanıklarla sahnelenen tiyatroda bu insanların hayatları, onurlarıyla oynandı. Daha kötüsü, onlar suçsuzluklarını ispat etmek ve özgürlüklerini, hayatlarını geri kazanmak için mücadele içine girip, zaman zaman tahliye edilebilecekleri, hatta şimdiki gibi, terfi edebilecekleri umudunu taşıdılar ama beklentileri gerçekleşmedi.

Görünen o ki ordunun komuta kademesi yeniden şekillenene, tutuklu subayların orduya geri dönemeyecek biçimde tasfiyesi, geride kalanlara yeterince göz dağı verilmesi gerçekleşene kadar, bu umutlu bekleyiş ve hayal kırıklığı sürecek. Adalet mi? Bunun için ortada ciddi bir suçun olması gerekiyordu. Adalet, bu dünyada olur mu, onu bile bilmiyorum! Biz şimdi orduda kalan sağlarla önümüzde ülkeyi bekleyen çatışma ihtimalinden, savaştan sağ salim çıkabilecek miyiz onun derdine düşmeliyiz!

Çorbasız açmam abi!

Tahmin ediyordum da bir bilen söyleyince olay netleşiyor: Ramazan ayında gıda tüketimi ciddi bir artış (yüzde 18) gösteriyor, hatta tüketici, her zamankinden daha pahalısını satın alıyormuş. Bütün gün aç duruyor ya, iftarda bir tür ödüllendiriyor kendisini. Hatta UNİLEVER’den Mustafa Seçkin’in anlattığına göre düşer sandıkları dondurma satışlarında bile evde tüketilen kutularla artmış. Ya iftarın vazgeçilmezi? Çorba!

Oruç tutanların yüzde 80’den fazlası iftarda mutlaka çorba içiyor. Bu o kadar köklü bir geçmişe dayanıyor ki eskiden resimli yapılan mahyalarda çorba kasesi çizildiği bile olmuş. Resimli mahya mı dedik? Mahyalar, sadece İstanbul’a has bir güzellik, elektrikli ampul yokken bile yağlı kandillerle camilerin minareleri arasına mahya dizilirmiş, hatta birbiri arkasına yakılan kandillerle suda giden gemi bile resmetmiş zamanın hünerli ustaları. Sultanahmet Meydanı’ndayız, bir yanda ünlü camii, bir yanda İstanbul’un simgesi Ayasofya, etraftaki camilerin her birinden ezan sesleri yükseliyor.

Usta bir şefin yönettiği orkestra gibi, imamlar birbirini bekliyor, üzerine söylemiyor, çok etkileyici! Tabağımızda iki küçük fincanda iki ayrı çorba: Valide Sultan ve Ege Kazdağı. Bu iki yöresel lezzet, Knorr’un bu Ramazan için iki yılda özel olarak hazırladığı çorbalar ve ikisi de çok beğenilmiş. Mustafa Seçkin ve çalışma arkadaşları dostlarına doyulmaz tatlarla eşsiz bir iftar ağırlaması yapıyor: Şerbetler, iftariyeler, birer sanat eseri! Ama en güzeli, Sunay Akın’ın Ramazan ve mahyalar üzerine bilgi dolu, şerbet lezzetindeki sohbeti. Sultanahmet’te dostlarla iftar bir başka oluyor!

Türk kafilesi göz doldurdu

Bravo İngilizlere, çok güzel hazırlanmışlar. Olimpiyatlar Londra’da görkemli bir masal havasında başladı. Hele Olimpiyat Meşalesi’nin her ülke için ayrı bir yaprak olarak tasarlanışı ve bir meşale olarak birleşmesi o kadar zekice ve anlam yüklüydü ki! Ne olur sanki dünyanın bütün ülkeleri birbirleriyle Olimpiyat ruhunda olduğu gibi dostça yaşasa, aralarındaki rekabete kan ve göz yaşı yerine, kültürel renklilikler, farklılıklar zenginliği damgasını vursa. Bu yıl bizim de gördüğümüz ve açılışta da vurgulandığı gibi 204 ülkenin takımında da kadın sporcu var.

Hele Türk kafilesinde takım sporları sayesinde kadın sporcularımızın sayısı erkeklerden çok. Geçiş töreninde yüz küsur kişilik kafilemiz, kadın sporcuların çokluğu ve şık kıyafetleriyle gelişmiş bir ülke görüntüsü verdi. Voleybolcu Neslihan, bayrağımızı taşırken Türk kadınını en güzel biçimde temsil etti. Sporcularımız müsabakalarda da başarılı olurlarsa 2020 Olimpiyatlarını İstanbul’da yapmak istemek daha çok hakkımız olacak. Dualarımız onlar için! Bir de kazara alırsak, bu kadar güzel bir tören yapabilmek için tabii!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder