Pazar Postası 'Tansu'nun matematik benim duygusal zekam yüksektir'
Paylaş
'Tansu'nun matematik benim duygusal zekam yüksektir'

'Tansu'nun matematik benim duygusal zekam yüksektir'

Özer Uçuran Çiller’i eski başbakan Tansu Çiller’in eşi olarak tanıdık. Yalnız başbakan eşi olarak değil, eşinin soyadını alabilecek kadar cesur ve egosuz bir erkek olarak da... Aktif siyaset dönemlerinde başbakan eşi olarak hep mercek altındaydı. Çiller siyasetten uzaklaşınca, o da gazete manşetlerinden, haber bültenlerinden, kısacası haber olmaktan muaf oldu. İşte o tarih, onun Özer Uçuran Çiller olarak bugüne dek yapmak isteyip de yapamadıklarının miladı oldu. Gençlik yıllarından beri “Allah nedir?”, “Yaşam nedir?” diye sorguladıklarının peşine düştü. Bu sorguların temeline indiğinde İnfoteizm yani Tanrı’nın enformasyonunu keşfetti. Bu terimi de hem Türkiye’de hem dünyada tescil ettirdi. Yaşamının bu döneminde mutluluk değil huzur peşinde olan, neredeyse 50 yıllık eş olan Özer Uçuran Çiller kendisini HELLO!’ya anlattı...

Röportaj: Figen Nalan Özkan

İnfoteizm kavramının içini neler dolduruyor?

İnfoteizm, Tanrı’nın enformasyonu demek. Aslında bütün evrenin temel taşı, enformasyon, yani bilgi. İnfoteizm çok yeni bir terim. Ben hem Türkiye’de hem de dünyada bu terimi tescil ettirdim.

Böyle maddi bir dünyada neden birdenbire bu yolculuk?

Küçüklüğümden beri hep ‘Tanrı nedir?’, ‘Yaşam nedir?’ diye düşündüm. Ufuklarda, enginlerdeki olayları anlamak istiyordum. Bu belki genetik kalıtımımdan geliyor. Tansu da çok iyi bilir, gençlik yıllarımdan beri bunları sorgulardım. Bana göre bu anlamda iki önemli filozof vardır: Spinoza ve Spencer. Onların yaşam tanımlamasını benimsiyorum. Bir şeyi algılayabilmek için temele inmeniz gerekiyor.

‘Bireylerin dünyaya gelme amacı mutlu olmak değil, huzurlu olmak yani ruhsal anlamda tekamül etmek’ diyorsunuz.

Ben huzurun peşindeyim. 10 sene önce öyle değildim; hep hedefler peşindeydim. Hedef nedir? Mutluluk nedir? Mutluluklar yakalandığı an biter çünkü önünüze hemen başka bir mutluluk hedefi koyarsınız. Bu, bir stres süreci olarak süregider ve bedenlerimize büyük zarar verir: Huzur; sürdürülebilir dengeli mutluluklardır. Huzur; hiçbir gürültünün, üzüntünün, sıkıntının bulunmadığı bir yer değildir. Bütün bunların içinde bile yüreğinde sükun bulabilmektir.

Siz kendinizi soyutlayabildiniz mi?

10 senedir kendimde bir evrimleşme hissediyorum. Artık kendime sevgi ve saygı duyuyorum. İnsanın beş ihtiyacı var: Karnınız doyacak, güvende olacaksınız, sevgi/başarı ihtiyacınızı tatmin edeceksiniz, dengeli ve olumlu düşünen bir insan olacaksınız, stresleri ve korkularınızı arıtacaksınız, dürüst olacaksınız, affedici, hoşgörülü olacaksınız.

Reenkarnasyona inanıyor musunuz?

Yüzde 100 bilimsellikle ölmüyoruz. Çünkü biz enerjiyiz. Enerji yok olmadığına göre... Yaşarken atom parçacıklarıyız, öldüğümüzde foton parçacıkları oluyoruz. Ben ilahi adalet nedeniyle reenkarnasyona inanmıyorum. Çünkü ikinci kez yaşama dönen insan diğerlerine göre daha donanımlı olur, bu da kanımca adil olmaz.

Yazarken Tansu Çiller size nasıl destek oluyor?

Onun fikirlerini alıyorum. O bir bilim kadını. Tansu’nun IQ’su, benim EQ’m yüksek. Ama şimdi benim IQ’m da ona doğru ilerliyor. Tansu aynı zamanda inanılmaz anaç bir insan. Bütün ailenin ana kartalı. Çok sevecen. Korkusuz.

Neden kitabın önsözünü bir başkası yazmadı?

Belki ukalalık olacak ama gerçek şu ki, infoteizm anlamında enformasyon ve rezonans fenomenlerini benim kadar özümseyebilen birisini tanımıyorum. Öyle bir bilge insanı tanısaydım onun kitabımın önsözünü yazmasından büyük onur duyardım.

Yazarlık bir mayalanma süreci... Kendinizi bir yazar olarak düşünüyor musunuz?

Kendimi bir yazar değil iyi bir sosyal gözlemci ve sentezci olarak görüyorum. Her zaman metafizik olaylarla ilgiliydim. Bu inançla insanlara karşı daha saygılı olmaya başladım. Çünkü artık kendimi sayıyor ve seviyorum. Kendimi de sevmek için bir çaba göstermem gerekiyordu. Bir ajandam var, beş senedir yaptığım bütün iyiliklerimi ve hatalarımı yazıyorum.

Yaptığınız bu iyilikleri yazma ihtiyacı niye duyuyorsunuz?

Bu günlük ile kendimi takip ediyorum. Eğer bir gün atladıysam, ‘Bugün iyilik yapmamışım’ diyorum. Ancak bir hata yaptığımda bir daha yapmamak için kırmızıyla yazıyorum. Kendinizi sevmeye ve farkında olmaya başladığınızda bir nevi ‘Avatar’ oluyorsunuz. Kendini gerçekleştirmek gerçekten çok zor. Yani yaşamı sezinlemeye başlıyorsunuz. Ruhsallığınız yükseliyor. Dünyada kendini gerçekleştirebilen insan çok az. Ben maalesef daha henüz o aşamada değilim.

Hayatınız şimdi mi daha eğlenceli ve huzurlu yoksa siyasi yaşam içindeyken mi?

Siyasi yaşamımızı hatırlamak bile istemiyorum.

Neredeyse iki yıl sonra evliliğinizin 50’nci yılını kutlayacaksınız... Et-tırnak gibi oluyorsunuz.

Her başarılı insanın arkasında mutlaka eşi vardır. Hani dengi dengine derler ya... Biz daha ziyade fiziğe, belki de akla bakıyoruz, ama ruhsallığa, duygusallığa bakmıyoruz. Belki titreşimlerin uyuşması bizi cezbediyor. Ama sonra bakıyorsunuz ki başka dünyaların iki insanı olmuşuz. Amerika’da olduğu gibi dünyada yüzde 50’nin üzerinde boşanma var. Günümüzde fizik ve ekonomik güç gibi kriterlere bakılıyor. Oysa evliliklerde en önemli şey; akıl, duygu ve ruhsallığın uygunluğu. İyi insanlar olmak ve dengi dengine olmak önemli. İnanç ve kültür seviyelerinde de benzerlik olmalı.

Tansu Çiller ile birbirinizin en çok hangi özelliğini takdir eder, en çok hangi özelliğini eleştirirsiniz?

Tansu benim inançlı olmama ve dürüst olmama çok önem verir. Tabii siyasette olduğunuz zaman o dürüstlükle ilgili her türlü karalamayı yiyorsunuz. Etrafınıza bakın bütün dostluklar ve arkadaşlıklar, hepsi bir şekilde maddiyata dayalı veya bazı beklentiler üzerine kuruludur. Eskiden gerçek dostluklar, aile günleri vardı şimdi televizyon ve internet var. Ancak yaşam o kadar kısa ki. İnsan bu dünyada ne istiyorsa, şimdi yapabilmeye gayret etmeli. Tabii etik kurallara bağlı kalarak.

Bu yazı 6 Şubat 2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır

2

Haberin Devamı