Giriş
Vakfın kelime anlamı, duran yani ayakta dimdik duran demektir. Bir vakfın da böyle olması için resmi senedinin ilk maddesinde yazılanlar gibi adına uygun, çevresine faydalı ve çok faal olması gerekmektedir. Hafta içinde Türk Spor Vakfı’nın genel kurulu vardı. Mütevelli heyet hayatta kalan 27 kişi. Bunlardan 16’sı katıldı kurula. Ben Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) efsane başkanı merhum Sinan Erdem’in yol açması ile heyete girmiştim. Son iki yılda 2’nci başkandım. Buna sanal başkanlık da denilebilir. Ben de bir şey yapamadım. Çünkü vakfın bir şey yaptığı, yapmaya da niyeti de yoktu. Ülkenin ana spor kuruluşu GSGM ile irtibatı yoktu.
[[HAFTAYA]]
Bir ara sporculara destek vermek için aziz kardeşim Mehmet Atalay zamanında bir teşebbüs yapılmış, vakıf bunu reddetmiş. Konu spor vakıflarından açılmışken Vakıflar Genel Müdürü ve Basın İlan Kurumu’nun yönetim kurulu başkanlığına da seçilen Dr. Adnan Erdem’e bir ışık tutmak isterim. Türkiye’deki spor vakıflarını araştırdım. Eldeki verilere göre ülkemizde 59 Spor Vakfı var. Bu belki son aylarda artmıştır. Bu vakıfların yeniden elden geçirilmesi gerekir. Niçin kurulmuşlardır? Çalışma programlarının kapsamında hangi gruplar vardır? Mali imkanlarını nasıl temin etmektedirler ve topluma ne kadar yararlıdırlar?
Çünkü ecdadımızdan gelen vakıf geleneğinde bu soruların hepsinin cevabı vardır. Vakıfta çalışanlar bundan fayda sağlayamazlar. Genellikle hizmetliler dışında hepsi sporcu tabiri ile amatör, dini tabirle Allah rızası için çalışırlar. Lüksleri yoktur. Vakıflar herhangi bir grubun kontrolünde değildirler. Olamazlar da. Genel Müdür Sn. Erdem’e sormak isterim; kendinden önce bu görevde bulunanlar böyle titiz bir araştırma yapmışlar mıdır? Kendisinin yapmaya niyeti var mıdır? Spor alanında en ciddi konu bile çabuk sulandırılabilir. Bu yüzden pek çok kurum batılı anlamda sağlamlık kazanamamıştır. Ecdadın yaptığı vakıfları, onun ruhuna uygun şekilde kurmalı, yönetmeli ve geleceğe devretmeliyiz. Yapamıyorsak, kapatmalı, vakıf adını lekelememeliyiz.
