Av. Hakan TOKBAŞ Senetle mal alan tüketicinin durumu-1
HABERİ PAYLAŞ

Senetle mal alan tüketicinin durumu-1

Haberin Devamı

Mal piyasalarında senetle yapılan satışlar, her tüketicinin malumudur. Senetle yapılan satışları, tüketiciler için cazip kılan, kredi kartı olmadan taksitle alımın yapılabiliyor oluşudur. Kredi kartların en önemli işlevlerinden olan taksitle mal alımı, piyasada, senetle yapılan satışlarla da sağlanabilmektedir. Böylelikle, tüketici, kredi kartı olmasa bile taksitle alım yapmakta; satıcı da hem böyle bir taksitle satış imkânı sunarak sürümünü artırmakta hem de tüketicinin taksitleri ödememe riskine karşı elindeki senetlere güvenmektedir (!). Satıcı, tüketici taksitleri ödemediği takdirde, elindeki senetleri icraya koymaktadır.

Biz, bu yazımızda, kredi kartı kullanmayan veya kullanamayan tüketicilerin oldukça sık başvurduğu bir alım yolu olarak senetle yapılan satışlarda, tüketicilerin dikkat etmesi gereken noktaları ele alacağız.

Bu konuyu ele almamızın başlıca sebeplerinden biri, ülke genelindeki ekonomik kriz kaynaklı olarak kredi kartı kullanamayacak (!) duruma gelen tüketicilerin sayısında meydana gelecek artıştır. Kredi kartı kullanamayacak tüketiciler, taksit için, senetle satış yapan satıcılara başvuracağını ve önümüzdeki günlerde bu tip satışların artacağını öngörüyoruz.

Senetle alım yapan tüketicilerin dikkat etmesi gereken en önemli dört noktayı şöyle tespit edelim: SENET, KEFALET, CAYMA HAKKI, FAİZ. Bu hafta, senet ve kefalet noktalarını ele alacak; gelecek hafta, cayma hakkı ve faiz meselelerini inceleyeceğiz.


1) SENET


Uygulamada genellikle, tüketiciden, senet olarak kırtasiye bonosu alınmaktadır. Birden fazla taksit için tüketiciden tek bir senet alınmakta ve her bir taksit ödemesine karşılık makbuz verilmektedir. Böyle bir durum karşısında kural ve sonuç çok açıktır: Tüketiciden alınan senetler nama yazılı olmak ve her bir taksit için ayrı ayrı alınmak zorundadır. Tüketici, bu kurala aykırı olarak alınan senetler sebebiyle borçlu değildir! Bu kural ve sonuç, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesinin 5’inci fıkrasında aynen şu şekilde ifade edilmiştir: “Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir.” Aynı kural, Taksitle Satış Sözleşmeleri Hakkında Yönetmelik’in (Resmi Gazete Tarihi ve Sayısı: 14.01.2015 – 29236) 11’inci maddesinde de tekrar edilmiştir.

Sonuç olarak: Taksitle satışa rağmen tek senet alındıysa, alınan senet nama yazılı değilse bu senet dolayısıyla borçlu değilsiniz, senet dolayısıyla borçsuzluğunuzun tespitini talep edebilirsiniz.


2) KEFALET


Uygulamada, genellikle, kefil olan kişiye sadece imza attırılmakta veya sözleşmede “… müteselsilen ve müştereken borçlu olduğumu kabul, beyan ve taahhüt ederim.” gibi ifadelere yer verilmektedir. Her şeyden önce şu hususa dikkat etmek gerekir: Kefaletin geçerli olabilmesi için kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı ve kefalet tarihini el yazısı ile yazmış olması gerekir (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 583’üncü maddesi). Aksi hâlde, kefil, borç altına girmiş olmaz. Şayet, kefile sadece imza attırılmış ise ortada geçerli bir kefalet sözleşmesi yoktur. Kefalet bakımından ikinci olarak dikkat edilmesi gereken husus şudur: Tüketici işlemine kefil olanın kefaletinin türü, adi kefalettir. Bu kural, 6502 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin 6’ıncı fıkrasının ilk cümlesinde şu şekilde ifade edilmiştir: “Tüketici işlemlerinde, tüketicinin edimlerine karşılık olarak alınan şahsi teminatlar, her ne isim altında olursa olsun adi kefalet sayılır.” Şu hâlde, sözleşmede, kefilin müteselsil kefil olduğu ifade edilmiş olsa dahi kefil, adi kefildir. Müteselsil kefil ile adi kefil arasındaki en önemli farklılık ise adi kefalette, kural olarak, asıl borçluya başvurulmadan kefilden talepte bulunulamamasıdır.

Yani öncelikle asıl borçlunun her şeyi araştırılacak ve tahsilat yapılmaya çalışılacak, eğer bu mümkün olmaz ise alacaklı adi kefile başvurabilecektir.

Sonuç olarak: 3 Senetle satışa yönelik bir sözleşmede kefil olarak imzanız bulunuyorsa, azami miktar ve
tarihi elle yazmadıysanız kefil olarak borç altına girmiş olmazsınız. Geçerli bir sözleşme ile kefalet borcu altına girmiş olsanız dahi asıl borçluya başvurulmadan ve sonuna kadar tahsilat takibi yapılmadan sizden bir talepte bulunulamaz.

Gelecek Haftaki Yazımda: Senetle yapılan taksitli satışlarda sözleşme ile bağlılıktan kurtulmanın en kestirme yolu nedir? Taksit bedelleri ödenmediği takdirde talep edilecek faizin bir sınırı var mıdır?
Bu soruların cevapları, gelecek haftadaki yazımda…

Sıradaki haber yükleniyor...
holder