Yazgülü Aldoğan Ne Şam'ın şekeri ne Arap'ın pabucu!
HABERİ PAYLAŞ

Ne Şam'ın şekeri ne Arap'ın pabucu!

Haberin Devamı

Karadeniz gezisi yapıyor, Rize, Ayder filan geziyor ama aklı başka yerde. “Ey Birleşmiş Milletler!”de... Suriye’de, Mısır’da... “Darbe”de... Bir paranoya halinde darbe görüyor her yerde. Bi fırça, bi fırça önüne gelene (Unakıtan’ı dövdüğü bile söylenir!). Sonra da “Ben diktatör olsam diktatör diyeni sallandırırdım” diyor; ben boşuna mı söylüyorum yatıp kalkıp Apo’ya şükranlarımızı arzedelim, yoksa meydanlar çoktan sehpalarla dolmuştu! Silivri, Hasdal, Hadımköy, Sincan, Eskişehir gibi cezaevleri dolup taşıyor eften püften gerekçelerle içeri attıklarınızla!

[[HAFTAYA]]

Herkes terörist!

5 Ağustos öncesi gösteri yapacaklar diye aldığınız TGB’li gençler hâlâ içerde. Cezaevleri üniversite öğrencisi dolu. Muhalif dolu. Asker dolu. Gazeteci dolu. Ama sorarsanız hepsi terörist. Ustanın en büyük sıkıntısı tam ortalığa korku salmışken Gezi direnişinin bu korkuyu silip atmış olması! Şimdi bakıyorum da gençlerin gözüne, eğlenmeye gider gibi gidiyorlar eyleme! ODTÜ’nün ağaçlarını korumaya, ölen gençleri anmaya, itiraz etmeye, ‘kızgınız’ demeye... İşte bu korkusuzluk, bu umursamazlık hali korkutuyor Usta’yı ve yeni yasalar, yeni önlemler hazırlanıyor, polislerin sırtı sıvazlanıyor, İsmail’e bakmayan doktora soruşturma izni çıkmıyor, ‘elinizi korkak alıştırmayın, koruruz, kollarız’ mesajı veriliyor! Sanki eylülde darbe olacak! Ağzınızdan yel alsın. Bundan önceki yarım kalmış darbe teşebbüsünü gemisindeki denizciler yapacaktı, şimdi okullar açılınca öğrenciler mi yapacak? Hadi git işine. Türkiye Mısır değil. İstanbul Kahire hiç değil, Taksim Rabia hiç değil.

Türkiye Mısır değil!


Rabia demişken... Duyduğum doğruysa, her şehirde bir meydana Rabia adı verilecekmiş! Şimdiden arabaların arkasında turuncu çıkartmalar, siyah, dört parmaklı... Hafta sonu da mitingler düzenlendi, Arap ülkesi görüntüleri sergilendi, kafalarda yeşil bantlar, havada dört parmaklar. Bu insanları kim gaza getiriyorsa yanlış yapıyor. Suriye’de, Mısır’da, Ortadoğu’da, Arap ülkelerinde insanların öldürülmesi elbette çok acı. Ama bunlar bizim çok dışımızda başka hesaplar. Türkiye daha o hesapları bozacak kadar güçlü ve bir karşı paktın üyesi değil. Hem ABD’nin müttefiki olacak, her işinde icazet alacaksın, hem ülkende üs vereceksin, hem Rusya’yla anlaşma üstüne anlaşma yapacaksın, hem İsrail’e savunma işbirliği içinde olacaksın, hem de Suriye’yi karıştıracak, Mısır’a müdahale etmeye kalkacaksın. Gülerler, sonra da kızarlar! Gülme aşamasındalarken gel vazgeç! Türkiye, 80 yıllık laik cumhuriyet modelinde düşe kalka bir yere gelmişti. Ne dünyayı yönetelim, ne ayak altında ezilelim, bozma ayarını!

Gece yarısı, ansızın nakil

Mustafa Balbay gazeteci, yazar. CHP İzmir Milletvekili. Ergenekon davası tutuklu sanığı. Davanın Yargıtay aşamasını beklerken ailesinin Ankara’da ikamet ettiği gerekçesiyle İstanbul Silivri’den Ankara Sincan Cezaevi’ne naklini istedi. Aslında bu talebin onun için ne kadar zor olduğunu tahmin etmek zor değil. Balbay Ankara’ya özgür döneceğini umdu. Şimdi bu talep bir kabulleniş gibi ama ailesini daha fazla zora sokmaya kıyamadı. Pazar günü nasıl götürüldüğünü yazdı gazetesinde.

Amma da korkutmuş!


Güvenlik önlemleri inanılır gibi değil. Gece yarısını geçe gelip sabaha karşı 03.00’de hareket edileceğini haber vermişler. Yıllarınızı geçirdiğiniz yer koğuş da olsa iki saatte nasıl toparlanırsınız? Güvenlik gerekçesiyle daha önce haber verilmemiş! Üç araçlık bir konvoyla yola çıkıp bir mola vererek sabah erken saatlerde Ankara’da olmuşlar. Balyoz tutuklularını bir kaç kişi bir araca doldurup yollamış, araç bozulunca inip ittirmişlerdi de isyan etmiştik! Ne bekliyorlar peki? Operasyon düzenlenip Balbay’ın kaçırılacağını mı yoksa kendisinin kaçmaya kalkacağını mı? Komik! Balbay, 3 F tipi hücrenin olduğu bir yere konulmuş. Yapayalnız. Ne korkmuşlar ama Balbay’dan, tek kişilik ordu sanki! Ailesiyle aynı şehirde, aynı havayı solumanın ama onlara bu kadar yakın ve bu kadar uzak olmanın kahredici çaresizliğini içine atarak bekliyor: Adaleti!

Yeniden Hürrem oluyor!


Meryem Uzerli’nin içini olduğu gibi döküvermesi herkesi çok etkiledi. Bir kadının hataları ve sevaplarıyla nasıl yalpaladığını bütün içtenliğiyle anlatmış. Ne kadar güzel olursan, ünlü olursan ol. Sevgili, eş, erkek birlikteliği arıyor, ama uygun adamı bulamıyorsun! Ünlü ve güzelsen daha da zor galiba işin! Eskiler de böyleydi: Ya Türkan Şoray gibi yalnızlık, ya Nurgül gibi hep yanlış adamlar. Ya da ideal çifti oluşturdular derken pat diye boşanıp şaşırtacaksın. Meryem şimdi yeniden Hürrem oluyor, güçlü ve cesur kadını oynuyor, arkasına değil önüne bakıyor, kimseden bir şey beklemeden yoluna yalnız devam ediyor. 21. YY’da bekar anne olmak biraz da bu demektir!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder