Erkut Can Ne değişti?
HABERİ PAYLAŞ

Ne değişti?

Haberin Devamı

Geçen hafta yıllarca siyaset yazdıktan sonra, aslıma dönüp, Müge’nin, Halil’in, Suna’nın sahasına girerek magazinde at koşturmaya çalışmıştım. Tabii onlar kadar antenlerim olmadığı için de nal toplayarak. Bu pazar için bilgisayarın başına geçtiğimde, düşündüm, bunca günde neler oldu diye.

■ Evet’in Hayır’, Hayır’ın Evet’e yüklenmeye devam ettiği bu günlerde, Hayır’cılara, PKK ve Fetö ile işbirliği yakıştırmaları başladı. Ayıp, gerçekten ayıp. Atatürk’ü, rejimi, Meclis’i, kuvvetler ayrılığını silmek, tek adam suçlamaları da, Hayır’cıların tezleri olarak devam etti. Peki bir haftada ne değişti. Hiç.

■ Suriye batağındaki çırpınışımız, yeniden gelen şehit, yaralı haberleri devam etti. Tek fark, El Bab’da rejim güçleri ile karşılaşmama çabasıydı derken, Rus uçağının, yanlışlıkla askerlerimizi vurduğu ve 3 şehit, 11 yaralımız olduğu açıklandı. Biz de yanlışlıkla onların uçağını düşürmüştük ve yer yerinden oynamıştı. Ama onlar özür diledi bitti. Peki Suriye topraklarındaki savaşta ne değişti. Hiç.

■ Seçimlerde olduğu gibi, referandumda da, Hayır’cıların sesini kesmek için bir KHK hazırlandı. Yine değişen bir şey yok.

■ Bana göre haftanın olayı, üniversitelerdeki ihraç şoku idi. Bakalım bu ihraçlara, diğer akademisyenler ve öğrencileri ne tepki gösterecek. Yine bana göre, bu işte bir ‘yanılma’ var ve mutlaka düzeltilecektir. Yani çok şeyi değiştiren tek konu bu.

E, o zaman magazine devam. Sevdim bu işi. Çok sayıda da mail aldım. PAZAR POSTASI’nda magazin yazınca böyleymiş demek ki.

Yaklaşıyor

Tahminimde yanıldım. Bunca yıldır Hülya Avşar’ın çok sevildiğini düşünürdüm. Ama “Bravo Hülya” dedikten sonra gelen maillerin çoğunluğu, onu ve beni yeren mealdeydi. Türk toplumuna kötü örnek olmuşmuş, sevgi bağını bir kıyafetle yitirmişmiş. Çoğuna dilim döndüğünce cevap verdim.

Birisi hariç. ‘Sayın’ diye başlayıp, sonra da, “Bu yandaşlıkla ne kazandın?” diyen biri cevabı hak etmiyor çünkü.

Neyse gelin bu tatsızlığı bir fıkra ile bitirelim. Hoca camide vaaz veriyormuş. “Kızlarımıza sahip çıkalım. Çok açık saçık giyiniyorlar, çok boyanıyorlar, takıp takıştırıyorlar” derken cemaatten biri seslenmiş: “İyi de hoca, bunları senin kız da yapıyor.” Hocanın cevabı: “Şimdi Allah var. Bizim kıza yakışıyor be...”

Kavgada bile söylenmez

Eski futbolcu Rıdvan Dilmen’in başlattığı referandum kampanyası, “Ben evet diyorum sen de var mısın?” Başbakan Yıldırım dahil herkesin tepkisini çekti. Öyle ki, Fenerbahçeliler bile “1962-2017” pankartlarıyla tribünde protesto ettiler.

Acun Ilıcalı ise “Var mısın” çağrısına cevap vermeyince, AK Parti’nin sivri dili Aydın Ünal, sosyal medya hesabından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Acun’un televizyon programları için, (Yanına Müge Anlı’yı da ekleyerek) “Toplumsal dokuda yaptığı tahribat, PKK ve FETÖ tahribatı kadar büyük” deyiverdi.

Kavgada bile söylenmeyecek bu laf için, birisi “Şişşt n’apıyorsun sen” dedi ki, devamını getiremedi. Ve Başbakan Yıldırım, Dilmen’le başlayıp, rektör, kaymakam, kamu yöneticileri, hatta imamlarla devam eden bu ‘işgüzarlık’ için, “Bu konuyu magazin malzemesi yapmayın” diyerek noktayı koydu. İşte bu kadar.

Duvar çöktü

Kibariye ile Serdar Ortaç’ın jüri olduğu bir yarışma varmış televizyonda. Hiç seyretmedim. Ama bir bölümünü sosyal medyada seyredince tanışmış olduk. Seyrettiğim videoda Ortaç, ortaya atılıp, eller havaya diyerek, Pink Floyd’un, kısaca ‘The Wall’ (Duvar) şarkısını söylüyor. Berbat ederek.

Yetmiyor, aynı müzikle kendinin ‘Yaz Günü’ şarkısını da sonuna ekliyor. Videonun altına neler yazmamışlar ki.

Biri de, grubun baş gitaristi Roger Waters’ın bugünkü resmini koyup, altına da demiş ki: “Ben Karabiberim diye şarkı söylüyor muyum lan?” İşte yakıştırmalar arasında beni en çok güldüren bu oldu. Ahahahahahaa.

Haydi vapura

Demet Akalın, Aleyna’nın, “Kendi ışığına güvenen, başkasının parlamasından rahatsız olmaz” lafını kaale almadı ama, bu kez de Sertab Erener’e dokundurmuş. Okumuşsunuzdur.

Erener, yeni başladığı YouTube’daki yayını için Kadıköy-Beşiktaş vapurunda müzisyen arkadaşları ile bir çekim yaptı. “Yanarım” şarkısını söyleyen sanatçı, çoğunluğu öğrenci olan yolcuların başlattığı, İzmir Marşı’nı da onlarla beraber söyledi. Ve marş Ankara’dan bile duyuldu.

Başkan Gökçek, “Erener vapurda laik dakikalar yaşatmış” deyiverdi. Tamam o der de, Akalın, niye “O sanatçı, biz şarkıcıyız” der acaba? Asla buzağı aramıyorum ama, diyeceğim şu. İyi ya, vapurda da zaten şarkıcılar söylüyor Demet Abla. Haydi vapura.

CIZZZ

Çanakkale depremini dış güçler yaptı. İstanbul depremi ile de Türkiye’yi ekonomik çöküntüye uğratacaklar.

Alay etmeyin “Ben önemsiyorum” diyor Melih Gökçek. Deprem profesörü Üşümezsoy ise, “Dünyada sismik araştırma ile deprem yaratacak hiçbir güç yok” dedi. Hadi be hocam sen nerden bileceksin. Yoksa alay mı ediyorsun.

LASTİK

Belediye otobüsü ağzına kadar dolu. Ayaktaki bastonlu yaşlı adamcağız, otobüs kalkıp dururken, düşmemek için uğraşıyor. Bu arada önünde oturan genç, küstahça akıl veriyor. “Baba, bastonun ucuna lastik taksan kaymaz.” “Ah oğlum” der yaşlı adam. “Senin baban o lastiği zamanında taksaydı, ben şimdi otobüste oturacak yer bulurdum.”

Sıradaki haber yükleniyor...
holder