Siyaset 'MGK'ya ana muhalefet de katılsın'
Paylaş
'MGK'ya ana muhalefet de katılsın'

Cumhurbaşkanı Gül, MGK'ya ana muhalefetin de iştirakini sağlayacak değişiklikler yapılsa bunun çok faydalı olacağını söyledi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Milli Güvenlik Kuruluna (MGK) ana muhalefet partisi de iştirak edecek şekilde değişiklikler yapılsa bunun çok faydalı olacağını bildirdi.

Cumhurbaşkanı Gül, TRT 1'de Çankaya Köşkü'nden canlı olarak yayımlanan “Politik Açılım” programında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
İktidar -muhalefet arasında son dönemdeki gelişmeler nedeniyle yaşanan gerginliklerin hatırlatılması ve “Siz muhalefet liderleriyle neden bir görüşme yapmıyorsunuz? Muhalefetin kaygıları konusunda biraz daha fazla devreye girmemez misiniz?” sorusu üzerine Gül, cumhurbaşkanlığı görevini yürüttüğü 2 yıllık süre içinde, katılmayanlar olduğu için bütün liderleri bir masa etrafında oturtup tartışma imkanı olmadığını belirtti. Gül, şöyle konuştu:

“Ana muhalefet partisi başkanı dışındakiler geldi, beraber oturduk, beraber konuştuğumuz konular oldu. Ama ben tek tek parti başkanlarını bir kaç sefer davet edip onlarla çok geniş ve detaylı konuştum. Bugün tartışılan iki konuyu da bundan 3-4 ay önce, bunlar bugünün konuları değil, Sayın Baykal, Sayın Bahçeli ve Sayın Türk, hepsini davet ettim. Bu konu bugünün değil, biz 6 aydır çok sıcak bir şekilde yaşıyoruz. Belediye başkanlığı seçiminden sonra ben davet ettim. Hepsiyle çok geniş şekilde, kamuoyunun bildiklerinin daha ötesine gidecek şekilde her şeyi paylaştım, her şeyi kendileriyle konuştum. Neler düşündüğümüzü, benim neler düşündüğümü...”

“DAVETİ YAPACAĞIM”

“Bir ihtiyaç oluşursa tekrar görüşebilir misiniz?” sorusuna Gül, “Olmaz mı, şüphesiz ki tekrar görüşebilirim. Bu aslında benim bir noktada vazifem de... “ yanıtını verdi.

Bir aksama olmazsa Başbakan ve diğer devlet yetkilileriyle düzenli görüştüğünü anımsatan Gül, şöyle devam etti:

“Aslında MGK'ya ana muhalefet partisi de iştirak edecek şekilde değişiklikler yapılmış olsa, bunun çok faydalı olacağı kanaatindeyim. Çünkü buralarda günlük meseleler olmuyor, hükümet zaten günlük meseleleri götürüyor. Ama Türkiye'nin çok önemli meseleleri buralarda tartışıldığı için bilgilenme konusunda, tam bilgi sahibi olarak konuşmaları konusunda önemli olduğu kanaatindeyim. Ama o, kanun, Anayasa meselesi ayrı bir konu.”

Gazetecilerin, “Her MGK sonrasında ana muhalefet başkanıyla görüşebilirsiniz” sözleri üzerine Gül, “Ben bunu düşünüyorum ve bu daveti yapacağım. Zaten böyle bir kararım da var. Sadece ana muhalefet partisi başkanı değil. Hem Meclis Başkanı ile hem ana muhalefet partisi genel başkanıyla belki bu kadar sık olmasa da bunu ben iki ayda bir yapılan MGK toplantılarından önce veya sonra yapmayı düşünüyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, muhalefetin de görüşlerinin olacağını, bunları bazen açık şekilde seslendireceğini bazen de farklı şekilde görüşlerini ileteceğini ifade ederek, “Burada önemli olan beraber çalışma ortamını sağlayabilmek veyahutta bunu bozmamak. Bu önemli bir unsur. O açıdan özellikle son dönemde siyasetteki biraz gerginliği açıkçası kaygıyla izliyorum” dedi.

TRT 1'de Çankaya Köşkü'nden canlı olarak yayımlanan “Politik Açılım” programında soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanı Gül, “demokratik açılım” süreci ve Ermenistan ile imzalanan protokoller hatırlatılarak, “Türkiye'nin önündeki iki büyük sorununun ne şekilde çözüleceğiyle ilgili görüşlerinin” sorulması üzerine, cumhurbaşkanı olarak Türkiye'nin hükümetler üstü meseleleriyle ilgilenmeye çalıştığını belirtti.

Türkiye'nin hükümetleri aşan sorunları, eski hükümetlerin de bundan sonraki hükümetlerin de meselesi olacak konuları olduğunu dile getiren Gül, “Cumhurbaşkanı olarak bu konuları yakından takip etmem ve bu konuların çözümü ve gelecek nesillere yük olarak kalmaması için gayret sarf etmem en tabii görevlerimden birisi. Şuna da çok dikkat ediyorum, yapabileceğim şeyleri görevde olduğum süre içerisinde yapmam gerekir. Doğru olan şeyleri cesaretle konuşabilmeliyim ve doğru olan şeyleri de cesaretle yapmalıyım” diye konuştu.

Terörle mücadele, demokratik standartların düşüklüğünden dolayı ortaya çıkan tartışmalar ve Ermenistan ile ilişkilerin Türkiye'nin önündeki en büyük sorunlar olduğunu ifade eden Gül, bunların içeride olduğu gibi dışarıda da Türkiye'ye sıkıntılar yaşattığını belirtti. Cumhurbaşkanı Gül, “Yeri geldiğinde Türkiye görünmez bir şekilde bunlarla büyük faturalar ödemektedir” dedi.

Demokratik standartların yükseldiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, demokratik standartlar topyekun yükseltildikçe sadece “Kürt meselesi” olarak değil, bütün meselelerle ilgili şikayetler ve problemlerin giderileceğine olan inancını dile getirdi. Gül, şöyle konuştu:

“Bazen problemleri ismiyle çağırmak, isim koymak faydalı da olabilir faydasız da. Ama en iyi yol hiç isim koymadan bunları... Demokratik standartlarını yükseltiyoruz ülkemizin. Zaten amaç ve hedefimiz bu. Kendi halkımızın hak ettiği hayat standardı bu. Bunlar olurken de bu problemler çözülecektir.

Son günlerde konuşulan konular daha çok bu yönde ama konuşulmayan başka çalışmalar da var. Bu da terörle mücadele çalışmaları. Hiçbir devlet, illegal bir şekilde elinde silah taşıyan insanlara müsamaha gösteremez. Bu kendi sınırları içinde de kendi sınırları dışında da olsa. Bizim devletimiz de buna müsamaha göstermezdi. Onun için bununla güçlü bir şekilde mücadele azmimiz var. Ama bu mücadele şekli her zaman silahlı mücadele ile olmaz. Bir çok yolları devreye koymanız gerekir ve topyekun bir mücadele dediğimizde de işte bütün unsurlarla birlikte bu işten nasıl kurtulacağız, bu nasıl bitecek ve Türkiye enerjisini artık nasıl kalkınmasına, gelişmesine, bütün halkının mutluluğuna harcayacak? Bunun yolları son senelerde, son zamanlarda daha çok konuşuluyor.

Bu çerçeve içerisinde de tabii kamuoyunda konuşulmayan ama esas, aysbergin bir görünen bir de görünmeyen yanı var, görünmeyen yanındaki faaliyetler ve çabalar çok daha önemli açıkçası. Bütün ilgili devlet kurumları yoğun bir çaba içerisindeler ve ümit ediyoruz ki çevremizdeki gelişmeler de bu işi kolaylaştırıyor. Bütün bu silahlı unsurlar, eline silah alıp dağa çıkmış olan insanlar, teröre karışmış olan insanlar artık 'Bu yol değildir' deyip, gelip evlerine dönsünler, ailelerine kavuşsunlar.”

"GÖRÜNEN TARTIŞMALAR VE GÖRÜNMEYEN ÇALIŞMALAR"

Görünen tartışmalar ve görünmeyen çalışmalar olduğunu söylediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Gül, görünmeyen çalışmaların neticesinin güçlü bir şekilde gerçekleşmesini ümit ettiğini belirtti. Bununla ilgili başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere devletin ilgili birimlerinin yoğun bir çalışma yürüttüğünü kaydeden Gül, “Ümit ediyorum ki bu fırsat kaçırılmaz. Ömür boyu dağlarda yaşamak, koskoca bir devletle, Türk devletiyle silahlı mücadele etmek zaten mümkün değildir. Ayrıca bölgesel ve uluslararası gelişmeler artık buna fırsat vermemektedir. Teröre hiçbir ülke bugün daha müsamahakar bakmamaktadır. Eskiden en dost bildiğimiz ülkelerde, zaman zaman müttefiklerimizin içinde bile, öyle veya böyle, çeşitli sebeplerden dolayı hoşgörülü davranışlar olmuştur. Ama bugün gelinen noktada böyle değildir” diye konuştu.

Irak'ta bugün en büyük gerginliğin Arap-Kürt çekişmesinden kaynaklandığını ifade eden Gül, “Bütün bunlar tartışma konularıyken orada Türkiye düşmanı, Türkiye ile mücadele içerisinde illegal silahlı güçlerin, terör gruplarının oralarda artık hayatlarını devam ettirmeleri mümkün değildir” dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, Barack Obama'nın ABD Başkanı olmasıyla değişen Irak stratejilerinin de bu tablonun oluşmasına katkısı olup olmadığının sorulması üzerine, ABD'nin burada anahtar bir ülke olduğunu söyledi. Hava sahasının açılması ve iş birliğinin önceki ABD Başkanı George Bush döneminde başladığını hatırlatan Gül, “Aslında bütün bu bölgeler bir noktada Türkiye'ye emanettir. Dolayısıyla Türkiye ile böyle bir konuda çatışma içerisine girmek hiç kimsenin de çıkarına değildir” dedi.

Irak'ın, Suriye'nin, Avrupa Birliğinin (AB) bugün geçmiş yıllara göre teröre çok daha güçlü karşı çıktığını vurgulayan Gül, “Dünyanın konjonktürü ve bölgenin şartları bize de büyük fırsatlar getirmektedir terörü bitirmek ve bu konudan kurtulmak yönünde. Eminim ki bunu herkes görüyor. Bizim arzumuz şudur; bu işler kansız şekilde hallolsun. Herkes gelsin, evine dönsün, bununla ilgili zaten yürürlükte olan kanunlar var” diye konuştu.

"DAĞLARDA İLLEGAL FAALİYETLER YAŞAYAMAZ"

Gül, “Son altı ayda nasıl oldu da devlet kendi içerisinde daha önce vermediği bir kararı verdi?” sorusunu yanıtlarken, herkesin Türkiye'nin en önündeki en büyük tehdit unsurunun terör olduğunu bildiğini söyledi.

Bunun zaman zaman istismar edildiğini, Türkiye'nin birliğine, beraberliğine, milli bütünlüğüne zarar verdiğini kaydeden Gül, “Bu meseleler ne kadar uzun sürerse o kadar çok derin yaralar açar. Unutmayın ki binlerce şehidimiz var. Binlerce Türkiye'nin insanı, nihayette burada doğmuş, anneleri, babaları burada olan insanlar, yanlış yollara sapmışlar, binlerce ölü var ortada. Bu arkada büyük izler bırakıyor. Onun için bu ülkede bu konuyu muhakkak bitirmek, halletmek gerekir. Bunu herkes biliyor. Zaten mücadele de bununla ilgiliydi” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül, bugün 4 yıl öncesine göre birçok ülkenin gönüllü iş birliği içerisinde olduğunu vurgulayarak, “Bugün herkes görüyor ki artık gerek Türkiye içerisinde gerek Türkiye'nin komşularındaki dağlarda illegal faaliyetler yaşayamaz” dedi.

Gül, şöyle konuştu:

“Şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki devletimizin bütün kurumları, çeşitli platformlarda tabii ki bir araya geliyor, bunun en önemlisi Milli Güvenlik Kurulu'dur tabii ki. Buralarda enine boyuna, her şeyi tartışıyoruz. Farklı farklı görüşler, farklı farklı dikkati çekici noktalar hep ortaya çıkıyor ama bunları büyük bir samimiyetle tartışıp, herkes üzerine düşen görevi en iyi şekilde yapma arzusunu ortaya koyuyor. Bu şüphesiz ki Türk devletinin kolektif bir çalışmasıdır.”

“ÜSLUP VEYA USUL BAZEN İŞİN ÖZÜNÜ GÖLGEDE BIRAKABİLİR”

Bu süreçte muhalefetin tutumuna ilişkin bir soru üzerine de Gül, muhalefetin sadece Türk demokrasisinin değil, Türkiye'nin bir parçası olduğunu vurguladı. Gül, şunları kaydetti:

“İktidarlar sadece, Sayın Başbakan da geçenlerde ifade etti, bütün halkı temsil etmiyorlar. Ama çoğunluğu aldıkları için hükümeti onlar kuruyor ve Türkiye'yi onlar yönetiyor. Bu demek değildir ki muhalefet hiç karışmayacak. Muhalefetin de görüşleri olacak. Bunları bazen açık seslendirir, bazen farklı şekilde görüşlerini iletir. Burada tabii önemli olan beraber çalışma ortamını sağlayabilmek veyahutta bunu bozmamak. Bu önemli bir unsur. O açıdan özellikle son dönemde siyasetteki biraz gerginliği ben açıkçası kaygıyla izliyorum.”

Cumhurbaşkanı Gül, bir gazetecinin, “farklılıkların zenginlik olarak kabul edilmesi” sözlerini hatırlatarak, “Siyasetteki farklılıkların aynı şekilde barışçı bir şekilde bir arada düşünülmediği izlenimi yaratan gelişmeler de oluyor. O kadar ki muhalif olmakla, farklı fikri söylemekle neredeyse vatana ihanet ediyormuşcasına bir ithamla karşı karşıya kalmak arasındaki farkın ayırt edilemediği bir noktaya geliyoruz. Bu, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu büyük sorunlar eşiğinde herhalde bir dezavantaj teşkil ediyor” sözleri üzerine, “Çok haklısınız. Onun için kaygıyla izliyorum dedim” yanıtını verdi.

Türkiye'nin büyük bir ülke olduğunu, farklılıkların da bu büyüklükten kaynaklandığını anlatan Gül, bundan korkulmaması gerektiğine işaret etti. Gül, şöyle devam etti:

“Siyasette iktidar-muhalefet çekişmesi her zaman bir gerilim yaratır ama hükümetler üstü meseleler söz konusu olduğunda bunun bu kadar olmaması gerektiği kanaatindeyim. Tabii uyarılar yapılması lazım, dikkati çekici konuşmalar yapılması lazım. Çünkü bu önemli konularda eğer yanlış istikametlere gidiliyorsa ciddi uyarılar muhakkak ki gerekir ama bu konuda istişare, açık veya kapalı görüşmeler, samimi iş birliği ve samimi fikir alışverişinin çok önemli olduğuna inanıyorum. Üslup veya usul bazen işin özünü gölgede bırakabilir. Aynı fikirde olan insanlar üslup farklılığı yüzünden bir bakarsınız nasıl kavgalı hale gelebilirler. Türkiye'yi ilgilendiren bu büyük konularda çok yaralayıcı, rencide edici konuşma tarzları olunca... O zaman bundan Türkiye kaybediyor. Bu son yıllarda çok gözüküyor.

Geçenlerde dikkat de çektim, Türkiye aslında bunun acılarını çekti. 70'li, 80'li, 90'lı yıllarda da bu oldu. Enerjimiz boşa gitti. Bütün bunlardan tabii ders alarak yine çok ağırlıklı konuşulabilir, çok yoğun cümleler kurulabilir ama konuşmalarda rencide etmek, hakarete varıcı üsluptan kaçınmak, herkes için söylüyorum bunu, sadece parti liderleri için değil, parti sözcüleri ve hepimiz için söylüyorum. Bu, Türkiye için çok iyi olacak. Hele böyle kritik bir dönemeçten geçerken herkesin konuşma tarzında yapıcı ve kırıcı olmayan bir şekilde götürmesi çok iyi.”

AA

7

Haberin Devamı