Cem Kerpiççiler Madenci babanın cesur oğlu!
HABERİ PAYLAŞ

Madenci babanın cesur oğlu!

Haberin Devamı

"23 Mart 1995'te Bursa'nın Orhaneli ilçesinde doğdum. Orhaneli'de yaşayanlara Bursa'nın dağlısı derler, ben de bir dağlıyım anlayacağınız. Annem ev hanımı, babam ise maden işçisiydi. Orhaneli'deki kömür işletmesinde yıllarca çalıştıktan sonra emekli oldu. Bir de ağabeyim var; Uludağ Üniversitesi'ni bitirdi, askerliğini yaptıktan sonra müzik öğretmeni olarak çalışmaya başlayacak. Uzun lâfın kısası, şu an aileme bakmakla yükümlü olan benim."

Yukarıdaki paragraf şu an memleket futbolunda 'nefret' objesi haline getirilen Ozan Tufan'ın 2014'te TamSaha Dergisi'nden Mazlum Uluç'a verdiği röportajdan. Birinin hikayesini bilmeden anlamanın imkansız olduğunu düşünürüm ben hep...

"Aslına bakarsanız annem, babam, ağabeyim hepsi her zaman yanımdaydı. Gerçi ağabeyimle aramda büyük bir kıskançlık vardı (gülüyor). Babamın durumu fazla iyi değildi; ağabeyim müzikle uğraştığı için gitar istiyordu. Şimdi babam bana krampon mu alsın, ağabeyime gitar mı alsın? Birinden birini tercih etmek zorunda, çünkü ikisini birden denkleştiremiyoruz. Babam da oyunu benden yana kullandı. Ağabeyimi biraz boşladı. Ağabeyimle hafif limoniyiz bu aralar. Aramızdaki kıskançlık hâlâ devam ediyor (gülüyor)" diyen Ozan Tufan aslında babasını hiç yanıltmadı...

Hayatın her alanında herkes her an protesto edilebilir. "Maç sonuna kadar bekleyin, sonra ne yaparsanız yapın" fikrini doğru bulmuyorum. Bazı anlar vardır tepkiler hikayenin gidiş yolunu değiştirir. O an yalnızca bir an tribünden yükselen ıslık, oyuncuya "Ne oluyoruz?" sorusunu sordurtabilir. Birçok maç taraftarın tepkisi ile başka bir hikayeye bürünmüştür. Fakat bugünkü mevzumuz bu değil. Hayatın her alanındaki derdini, sıkıntısını toplayıp dişini Ozan Tufan'a geçirme isteğinden bahsediyorum. Daha önce de bir sakatlık geçirip kilo verme konusunda sıkıntı yaşadığını biliyor muydunuz mesela?

Madenci babanın cesur oğlu

"Sakatlığım vardı, sağ ayak topuğumda ödem oluşmuştu. Hiçbir şekilde ayağımın üzerine basamıyordum. Sonra doktora gittik,
"1 ay koşmayı bırak, hatta yürüme bile" dedi. Doktoru dinledim, evde oturdum, tabii kiloları da aldım. Arkadaşlarım benden 1 ay fazla idman yapınca kendilerini geliştirmişler, ben baya formsuz düştüm. Diğer yandan ağrılarım da devam ediyordu. Bu sefer hoca, "Bu kiloyla seni oynatmam çok zor, kilo vermek zorundasın" dedi. Bir yandan kilo vermeye çalıştım, diğer yandan fizik tedavim devam etti. Bir yıl boyunca, topuğum ağrıya ağrıya oynamaya çalıştım. Ama sadece antrenmanlara çıkabiliyor, kadroya giremiyordum. Sene sonunda U17 sezonu başladığında boyum uzamış ve kilolar da kendiliğinden gitmişti. Hoca da beni oynatmaya başladı zaten. şimdi topuk ağrımdan eser kalmadı, boyumun uzamasıyla sorun kendiliğinden çözüldü çok şükür."

"Altyapıda olan ve benimle birlikte devam eden arkadaşlarımsa hep ekstra idman yapıyordu. Birlikte hangi yönümüz zayıfsa onun
üzerinde çalışırdık. Diyelim ki orta yaparken problem yaşıyoruz, doğru düzgün orta açana kadar sahayı terk etmezdik. Kendimize
20 düzgün orta yapacağız diye hedef koyar, 20. ortada başarılı olamazsak sıfırdan başlardık. Hocalar da bizim çalıştığımızı görünce seviniyor, yukarıya olumlu rapor veriyorlardı. Bir de dediğim gibi, futbolcu olmak zorundaydım, başka seçeneğim yoktu benim."

Başka seçeneği olmadığı için futbolcu olan Ozan Tufan, Bursaspor macerasının ardından ne kadar bu özel çalışmalara devam etti bilmiyorum. Ama bir türlü Fenerbahçe'de istenen ondan beklenen performansı ortaya koyamadı. Zaten Fenerbahçe'nin içinde bulunduğu süreçte bir oyuncunun gelişimi adına çok uygun değildi. Mazeret aramıyorum, isteseydi çok daha iyisini yapardı. Ama bazen içinde bulunduğu ortama ayak uydurur insan. Gelişine yaşar... Bursaspor'dan Fenerbahçe'ye geçiş sürecinde hayatını planlayan kimdi? Hedefi Fenerbahçe'den sonra ne olacaktı? Genç yaşta o kadar fazla maddi olanağa kavuşup, Türkiye'nin en büyük kulüplerinden birinde top koşturunca hedefsiz kalır mı acaba bir sporcu?

Ozan Tufan, futbol ile ilgilenen kitlenin bütün nefretini kusacağı, yüzündeki beni ile dalga geçeceği, saçını makaraya saracağı bir figür değildir. Elbette performansı eleştirilebilir bunda hiçbir beis yoktur. Kendisini geliştirmemesi, bekleneni yerine getirememesi, hedefsiz kalışı mesele edinilebilir. Fakat 22 yaşındaki Ozan Tufan, tüm bu eleştiri yağmuru, öfke nöbetleri, linç çabaları arasında milli maçta oyuna girip rakibinin sağından atıp solundan geçmeye çalışıp, halen kendine güvenebiliyorsa yalnızca bunun için bile çok değerli ve cesurdur...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder