MRauf Ateş Kotil'e hakkını vermeli
HABERİ PAYLAŞ

Kotil'e hakkını vermeli

Türk Hava Yolları’ndaki ilk büyük dönüşümü 1980’lerde Cem Kozlu gerçekleştirmişti. Kozlu, uzun süre bu görevdeki başarısıyla anıldı, hatta ‘Bulutların Üstüne Tırmanırken’ adıyla, THY’deki değişimi kitap haline de dönüştürdü. Cem Kozlu’nun hakkını bir kenara bırakalım. Ancak, THY’nin son yıllarda, özellikle Temel Kotil’in genel müdürlüğündeki döneminin de hakkını yemeyelim. Kozlu’nun yaptığı, kendi deyimiyle, ‘Bir Dönüşüm Hikayesi’ idi. Kotil’in gerçekleştirdiği ise THY’i bir dünya şirketine dönüştürme, hizmet kalitesinin yanında, global çapta oyuncu haline getirme operasyonudur.

Haberin Devamı

Rakamların dili olsa!

Önce 2003’ten bu yana gerçekleşen rakamlara bakalım: 1. Yolcu sayısı 2003’teki 10.4 düzeyinden 2011 sonunda 39 milyona yükselecek. Bunun 15 milyonu da dış yolculardan oluşuyor. 2. 940 bin düzeyindeki dış yolcu transfer sayısı 5 milyonu aştı. 3. Filodaki uçak sayısı 65’ten 153’e ulaştı. 4. Dünyada koltuk sayısında 24’üncü, kapsama alanında ise 8’inci oldu.

[[HAFTAYA]]

5. Avrupa’da kârlılık açısından ilk 4’e girdi. THY ölçeğinde Avrupa’da Rynair ile birlikte kâr eden 2 şirketten biri oldu. 6. Dış hat sayısı 75’ten 135’e yükseldi. Bu başarıların yanında ve arkasında yönetim stratejileri olduğunu da unutmamak gerekiyor. Geçen hafta Temel Bey’den bunları da dinledim. Birkaç noktanın altını özellikle çizmek isterim:

- Kriz ya da büyüme gibi dinamik dönemlerde her zaman fırsat var. Biz bu fırsatı iyi değerlendirip, krizde hızlı büyüdük.

- Birçok havayolu sefer azaltırken, biz bu boşlukların önemli bölümünü doldurduk. Çevik yapımız nedeniyle hızlı manevralar yapabildik.

- Maliyetlerimizde çok başarılı düzeylere ulaştık. Örneğin 1 koltuk başına kilometre maliyetini 6 euro sent’e indirdik. Avrupa ortalaması ise 9-12 sent düzeyinde.

- Markalaşmaya büyük bütçe ayırdık. 2005’te 5 milyon dolardı, 2010’da 80 milyon dolara ulaştı. Yıl sonu hedefimiz 100 milyon dolar.

Örnek strateji

THY, yurtdışına yayılma stratejisine devam ediyor. Önümüzdeki 1 yılda ABD’de 4 noktaya (Atlanta, Miami, Houston, Boston ve Detroit) uçmaya hazırlanıyor. Kotil, dış hatlara yönelmelerini global şirket yaratma hedefinin yanı sıra iç hatlarda diğer şirketlere büyüme şansı yaratma olarak da açıklıyor: “Yaşı genç bodur ağaçları birbirine 1 metreden daha yakın diktiğinizde, mevcut suyu paylaşacaklarından yeterince büyümezlermiş. Biz de o nedenle farklı alanlara odaklandık. İsteseydik iç hatlara odaklanır, daha egemen olurduk. Hedefimiz dünya, çünkü dünyada mal satmak daha kolay.” Temel Kotil’in genel müdürlüğündeki THY’yi alkışlamak gerekiyor.

Haberin Devamı

Barcelona ve Manchester United gibi kulüplere yaptığı sponsorluk, Avrupa Basketbol Ligi’ne ismini vermesi ve dünya çapındaki kampanyalarıyla, gerçekten alanında önemli bir yere geldi. Biraz da ‘öz eleştiri’ yaparak, Temel Kotil’i iş dünyasının ve basının yeterince takdir etmediğini düşünüyorum. Ortada alkışlanacak başarı, hızlı büyüyen ve dünya çapında adından söz ettiren bir şirket var. İş dünyasında kiminle konuşsam, ‘THY’yi tercih ettiğini’ söylüyor. Bence Temel Kotil’in geldiği dünyayı, terlik dünyasını ve mütevazı kimliğini bir yana bırakıp, hak ettiği takdiri vermek gerekiyor. THY’nin başarısı ABD’de yaşansaydı, hakkında çok sayıda kitap yazılırdı.

Haberin Devamı

Egonuzu arka cebinize koyun

İş hayatında girişimci, işadamı ya da CEO’yu başarıya götüren kriterler vardır. Bunların önemli bölümünü biliyorsunuz. Bence en önemlilerinden biri de ‘ego yönetimidir.’ İşin doğrusu her insanda ego vardır, ama başarılı olan ve gücü elinde bulunduranlarda daha ‘şişik ego’ görmek mümkündür. Aslında şirket ya da bankaları yönetenlerde bu özellikler çok da sıra dışı değildir. Ancak önemli olan, egoyu, kendine, şirketine ve çevresine zarar vermeden götürebilmektir. Bu konu hep gündemimdeydi.

Hafta içinde Pegagus’un CEO’su Ali Sabancı’yı dinleyince yazmaya karar verdim. Başarı üzerine konuşan Sabancı, iki konu üzerinde durdu: 1. “Girişimci ya da yönetici... Başarılı olmak istiyorsa, risk alması gerekiyor. 2004’te Sakıp Amcam’a gidip, ‘Ayrılmak istiyorum’ dediğimde, ‘Evladım risk almıyor musun?’ diye sormuştu. Ben de ‘Evet risk alıyorum ama 34 yaşındayım’ demiştim. Bence geç kalmıştım, riski daha önce almalıydım.” 2. “Başarılı girişimci ve liderlerde ‘ego’ hep ön ceptedir. Bu büyük bir rahatsızlığa neden olur, onları yanlış yapmaya iter. Ben sizlere egonuzu hep arka cebinize koymanızı öneriyorum.”

‘Sıfır faiz’ anlamlı mı?

Geçen hafta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarıyla ‘sıfır faiz’ yeniden gündeme geldi. Ben de bir yazıyla, Türkiye’nin ‘reel faiz’ düzeyinin yıllık yüzde 2.25 civarında olduğunu ve bu düzeyiyle Brezilya’dan sonra dünyada ikinci sıraya oturduğunu yazmıştım. Ancak, belki dikkatle izlemeyenlerin gözünden kaçmıştır.

Türkiye, işlerin iyi gittiği dönemde, dünyadaki konjonktürün de etkisiyle, 2010 yılının başında ‘sıfır faizi’ de görmüştü. O dönemde Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 6.50, yıllık enflasyon ise yüzde 6.90 düzeyindeydi. Birkaç ay için de olsa Türkiye reel eksi faiz uygulamıştı. Aradan 1 yıldan fazla zaman geçti, reel faiz yüzde 2.25 düzeylerinde seyrediyor.

Enflasyon tarihi dip noktalar olan yüzde 4’lerde... Ancak, Türkiye gibi gelişmekte olan ve yurtdışından para girişine ihtiyaç duyan ülkelerde bırakın ‘eksi’ faizi, ‘sıfır faiz’ neredeyse hayaldir. Bazı ülkeler ‘sıfır’ faiz verme lüksüne sahiptir ama onların da bizim gibi para girişine ihtiyaçları yoktur. Bir de şunu unutmamalı: Yılın ikinci yarısında enflasyonda, dolayısıyla faizde yükseliş beklentisi var. Böyle bir tabloda, faizleri düşürüp, ‘sıfır’ı yakalamayı Merkez Bankası zorlayabilir mi? Zorlayabilir. Ama piyasaya rağmen yapılan uygulamaların faturasını özellikle 1994 yılında ciddi bir şekilde ödemiştik

Sıradaki haber yükleniyor...
holder