Pazar Postası 'Kömürlükten Atatürk filmi çıkardık!'
Paylaş
'Kömürlükten Atatürk filmi çıkardık!'

'Kömürlükten Atatürk filmi çıkardık!'

Her kitabın bir hikayesi vardır hem yazan hem de okuyan için. Bazı hikayeler ise ayrıntılarıyla, ona hayat verenlerle ya da ilkleriyle diğerlerinden ayrılır, farklılaşır. Bu farklarla değerlenir. Öyle ki yüz yıllar süren yaşanmışlıkların oluşturduğu bu eserler, kültürel mirasımızı meydana getirir. Kimileri bu eserlere sahip olmak, tarihe dokunabilmek için büyük meblağlar öder, kimileri de bu işe gönül verip meslek edinir. Hikayemiz Beyoğlu Tünel’de Galip Dede Caddesi’nde geçiyor. Değişen zaman Beyoğlu’nda bulunan kitapevlerinin çoğunu ardında hiçbir iz bırakmadan silip süpürürken burası 90 yıldır dimdik ayakta duran bir kitapevi. Librairie de Pera! İstanbul’un hem geçmişte hem de günümüzde en popüler semtleri arasında yer alan İstiklal Caddesi ve Yüksek kaldırım, bir zamanlar Beyoğlu yakasının kitap merkeziydi. Kültürel mirasımızı ortaya çıkaran, koruyan ve nesillere aktarımını sağlayan Librairie de Pera, aynı zamanda kitapları seven insanların da hikayesi! Cumhuriyet tarihinde ilk kez kitap müzayedesi yapan kuruluş olan Librairie de Pera’yı 27 yıldır sahibi olan Uğur Güracar’dan dinleyelim...

Esra Savaş

esra.savas@posta.com.tr

Librairie de Pera’nın ilk sahipleri kimdi?

Librairie de Pera’nın kurucusu olan Plathner daha evvelden Otto Keil’in kurucu ortağı. Otto Keil, 1900’lerin başlarında İstanbul’un en ünlü kitabevi. Öylesine ünlü ki Osmanlı Sultanı’nın kitapçısı. Otto Keil’in kurucu ortaklarından biri Plathner adlı bir Alman kitapçı ve 1920’li yıllarda bugün Librairie de Pera’nın bulunduğu yerde yani Galip Dede Caddesi sekiz numarada bir kitapçı dükkanı açıyor. 1930’lu yıllarda Plathner bu küçük kitabevini Patriarchia’s adlı Rum asıllı bir Türk vatandaşına devrediyor. Patriarchias, aynı zamanda devrin romantik şairlerinden biri. Patriarchias, dükkanı on yıl kadar işlettikten sonra 1940 yılında Miltiadis Nomidis’e satıyor. Nomidis ölünce dükkanı, önce oğlu Constantin ve onun da ölümünden sonra kızı Talya, 1984 yılında kadar işletti.

Bütün devralanların kitapevini değiştirmeden yaşatmaları İstanbul gibi bir şehirde zor değil mi?

Dünyanın bütün uygar ülkelerinde kente kişiliğini veren yerlerde değerlere sahip çıkılır. Sırf bu amaçla yasa ve yönetmelikler çıkarılır. Örneğin Paris’te sanat galerileri ancak sanat galerilerine devrediliyor. Böylece Paris, dünyanın sanat başkenti olmak özelliğini iki yüzyıldan beri sürdürüyor. İngiltere’de insanlar üç yüz, dört yüz yıllık kafelerde oturabiliyor.

Sizin Librairie de Pera ile tanışmanız nasıl oldu?

Siyasal bilgiler fakültesinde öğrenciyken buranın müşterisiydim. Okumanın tadını aldığım günden beri kitaplarla hep haşır neşir oldum. Akademisyen olmak istiyordum. Ancak o dönemde fakültede yapılan değişikler beni bu düşünceden vazgeçirdi. Kitaptan başka bir şeyden anlamıyorum diyerek kitapçı olmaya karar verdim. Bir gün okul çıkışı yine Tünel’e geldiğimde içimden keşke buralarda boş bir dükkan bulsam ve kitapçı açsam diye düşündüm. Matmazel Talya bir mucize gibi “Ben burayı devredeceğim ama burası yıllardır kitapçı. Kitapçı olarak düşünürsen sana devredeyim” dedi. Ve ben 1984 yılında bu dükkanı devraldım.

Nasıl eserler var?

1870’lerden kalan gravürler var. Daha çok Osmanlı tarihi, Türk tarihi, Türk kültürü üzerine kitaplar satıyoruz. Müşterimizin büyük çoğunluğu turistler. Müzayedelerimizde de hemen hemen aynı şeyler satılıyor. Sadece kitap satmıyoruz. Resimler, heykel de satıyoruz. Sırf gravürlerle ilgili müzayede de yapıyoruz. Orhan Veli’nin kendi el yazısıyla öz geçmişini yazdığı bir mektup vardı. Onu sattık.

Devraldıktan sonra neler yaptınız?

Dükkanı devraldıktan sonra büyük bir tasnif ve temizliğe giriştim. Temizlik ve tasnifi bittikten sonra, eski ve değerli kitap kavramını oluşturup geliştirmek ve değerli kitapların yurtdışına çıkmasını önlemek için kitap müzayedeleri yapmaya başladım. Librairie de Pera, böylelikle cumhuriyet tarihinde ilk kez kitap müzayedesi yapan kuruluş oldu. 1985 yılında yapılan bu ilk kitap müzayedesi, bugün Türkiye’deki değerli kitap müzayedeciliğini başlatarak bir sektörün kapısını açtı.

Müzayedeler devam ediyor değil mi?

Evet. Elimizde binlerce kitaptan oluşan bir stok var. Aşağı yukarı 50 bine yakın kitabımız var depoda. Bu cidden büyük bir stok. Şu ana dek 70 tane kitap müzayedesi yaptık.

Uluslararası çalışmalarınız neler?

Zaman içerisinde yurtiçinde ve özellikle yurtdışında saygın üniversiteler ile çalışmaya başladık. Türkiye’den onlara kitap satmaya başladık. Koleksiyonlarını tamamladık. Onlara kütüphane hizmeti verdik. Türkiye daha interneti bilmezken biz 40 bin tane kitabı İnternet’e koyduk.

Farklı neler yaptınız?

Fatih’in İstanbul’u zaptından sonra Avrupa dehşete düşüyor. 1454’ten 1600’e kadar batıda Türklerle ilgili yayınlanmış kitapların sayısı 2 bin 500. Biz bu kitapların içinden seçmeler yapıp Latince ve eski Almanca’dan Türkçe ve İngilizce’ye çevrilip yayınlanması ile ilgili bir proje gerçekleştirdik. Bir başka proje de ‘Anılarda İstanbul’ kitabıydı. İçinde İstanbul’u anlatan şarkılar, şiirler, resimler olan bir kitap yaptık. 100 tane bastık. Sonra kalıpları imha ettik. Bunlar tek tek elle ciltlendi.

İlginç hikayeleriniz var mı?

Kömürlükte kalmış, hiç kimsenin bilmediği bir Atatürk filmini çıkarıp müzayedeye konulmasını sağladık. Eskiye rağbet yaratınca bu ortaya çıktı. Bütün Türk edebiyat tarihlerinde adı geçen çok ünlü fakat kendisine hiç rastlanılmamış bir kitabın ortaya çıkmasını sağladık. Katipzade Mehmet Refiğ diye bir divan şairi var. Fatih’in oğlunun hocası. Birçok kitabı var. Başka kitaplarında zikrettiğinden dolayı edebiyat tarihlerinde adı geçiyor ama kendisine rastlanmamış divanı var. Divan şairinin divanı. Temel eseri yani. Kendi el yazısıyla divanı ortaya çıktı. Bize getirdiler. Ekspertiz ettik. Gözlerimize inanamadık. Bizim işimiz aynı zamanda bilimsel araştırmaya dayanıyor.

Bilmeniz, takip etmeniz gereken çok şey var değil mi?

Kömürlükten bir tarih belgesinin kurtarılmasını sağlıyoruz. Kitabın kültür değerlerini olması gereken yerlere kanalize etmeyi sağlayan bir ortam sağlıyoruz. Onlar çöpten çıkıyor, kömürlükten çıkıyor, adam atıyor apartmanın kapıcısı buluyor çöp deposundan kağıt deposuna gidiyor. Böyle çok enteresan döngüler var. Fransa’da İngiltere’de kitap müzayedesinde çok enteresan bir şey satılıyor. Gidip onu almanız gerekiyor. Takip ediyorsunuz. Hem fiziki olarak hem de zihnen hareket halinde olmalısınız. Kitap çok büyük bir alan

Şu ana dek yapılan müzayedelerde en pahalı satılan kitap hangisi oldu?

En pahalı sattığımız kitap üç sene önce 40 bin TL civarında İbrahim Müteferrika tarafından basılmış olan Cihannümâ adında bir atlastı.

Kitapseverlere neler söylemek istersiniz?

Emin olun bu ülkede çok büyük kültürel zenginlik var. Bu işi son derece özgün bir mekanda, özgün tarihi ile birlikte sevgi ve saygıyla yapıyoruz. Vakıflar burayı restorasyon yapıp farklı bir yere kiraya vermeyi planlıyor. Bu 90 yıllık tarihin yok olmaması için çözüm bulunması gerekiyor.

Bu yazı 13 Şubat 2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır

2

Haberin Devamı