Yazgülü Aldoğan Koç Üniversitesi'nin Anadolu bursiyerleri
HABERİ PAYLAŞ

Koç Üniversitesi'nin Anadolu bursiyerleri

Haberin Devamı

Bu tanımlamayı ilk duyduğumda ne olduğunu tam anlayamadım, neden böyle bir ayırım dedim.

Rektör Ümran İnan Hoca’yla buluşup dinleyince, pırıl pırıl çocuklarla tanışınca helal olsun dedim.

Mesele şu: Türkiye’nin en önemli bir kaç üniversitesi arasında ama vakıf üniversitesi olduğu için paralı eğitim veren bir üniversite Koç. Öğrencilerinin yüzde 40’ına burs veriyor ama bu bursları alabilmek için lys’de ilk 500’ün içine girmek gerekiyor ki onu da ancak İstanbul, Ankara, İzmir’in en parlak liselerinden çıkanlar başarıyor. Anadolu’nun çok parlak öğrencileri yetişemiyor.

Bu haksızlığa bir formül buluyor Ümran Hoca. Çeşitli kurumlardan özel olarak seçilecek öğrencilere eğitim bursu vermelerini istiyor. 2011 yılında 6 bağışçı, 14 öğrenciyle başlıyorlar, bugün 150 bağışçıları, 200 Anadolu Bursu alan öğrencileri var. Geçen yıl bu bursu almak için 2600 öğrenci başvurmuş. Tabii ki çok ciddi bir elemeden geçirilip seçiliyor ve normal öğrenci gibi başvuruyorlar ama bütün masrafları kurumlar tarafından karşılanıyor. Biz, İstanbul’a, bir vakıf üniversitesine uyum sağlayabildiniz mi, arkadaşlarınız sizi benimsedi mi gibi aptalca sorular soruyoruz gençlere. Onların anlattıkları başka bir dünya: Kimse kimseye nereden geldiğini, burslu olup olmadığını sormuyor, gençler en çok öğrenci kulüplerinde kaynaşıyor. Hepsi yurtta kalıyor.

Her birine 75 milyon

Biri ilk geldiğinde kahve alırken zorluk çektiğini anlatıyor gülerek, satılan kahvelerin hiç birini tanımadığını, bir demli çay istediğini. Benden farkı yok, ben de hâlã amerikano ile filtre kahve arasındaki farkı anlamıyorum! Bir öğrencinin eğitim maliyetinin 75 milyonluk bir bağış demek olduğunu düşünürseniz, katılan bütün kurumlara kocaman bir bravo!

Çölde yetişen nadide çiçekler gibi o gençler ve bunu hakediyorlar! Verilen çölde bir damla su olsa da...

Sadece isyankar gençlerin değil, isyan eden herkesin müziği RAP

Aslında çok yeni değil, hatta buzdağının görünen yüzü gibi, epeydir, belli yaştaki, belli bir sosyal kültürel gruptakilerin kendini ifade biçimi oldu RAP müzik. Hele sosyal medyada yayılma hızı çok fazla. Kim onlar? Kapüşonları yüzlerini örten, giyim kuşamları sokak çocuğu tarzı, zaten klipleri de sokakta çekiliyor, sözleri sert, hızlı ve protest. Müzik ise canlı.

Son bir ayda İzmir’den çıkan genç rap yıldızı Norm Ender, ilk albümüyle önce dijital dünyada sonra müzik raflarında satışta 1 numara olunca dikkatimi çekti. RAP müziğin doğasındaki isyan, gençlerin isyankar ruh haline çok uyuyor. Onların, ülkenin siyasi iklimine, geleceğin belirsizliğine, eğitim sisteminden işsizliğe ve yoksulluğa kadar isyan edecekleri öyle çok alan var ki; bunu hem agresif, hem de dertleri unutturacak ve deşarj sağlayacak eğlenceli müziklerle yer yer arabesk melodilerin de yerleştiği yüksek enerjili rap çok iyi karşılıyor.

Norm Ender’in çıkış şarkısı “Deli” youtube’da izlenme rekorları kırarken, ilk albümü “Aura” RAP müziğin bizim halk müziğine benzeyen taşlamaları, ya da onların kullandığı deyimle, “diss” atmalarıyla bayağı eğlenceli olmuş.

Meğer Norm Ender’in uzun bir zamandır underground bir hayran kitlesi de varmış ve bizim yeni nesil Eminem’i olma yolunda hızla ilerliyormuş! Öyleyse yaşasın RAP, niye sadece gençlerin müziği olsun, biz de isyan ediyorsak RAP, siyasi protest müzik olarak da RAP!

Ne cumhuriyeti?

Referandum tarihi yaklaşırken tarafların kampanya temaları da belli oluyor: iktidar partisi dini motiflere yüklenirken MHP milliyetçiliği kullanıyor. Hayır taraftarları ise anayasa değişikliklerinin neler getireceğini anlatıyor. Din ve milliyetçilik, milliyetçi muhafazakar partilerin her zaman sığındıkları bir güvenli liman.

Karşı tarafın da buna karşı çıkması zor. Dine karşı ne söyleseniz linç edilirsiniz! Bu yüzden metrobüs tutacaklarına bile ayetler yapıştırılıyor. Sıkıysa karşı çık. MHP’nin bayrak telaşı ve Bahçeli’nin elinde okla poz vermesi ise hangi kesimi ne kadar etkiler belli değil.

Kampanya çalışmalarında hayırcıların sahada çok fazla engellendikleri, her sokağa çıkanın, parti bile olsa, başına bir şey geldiği ortada. Meral Akşener’in salon toplantılarına bile tahammül edilemiyor. Ben şahsen anketlere de fazla güvenmiyorum.

Pek çok kişi, her sorana evet vereceğini söylediğini, ne vereceğini ise kendisine sakladığını söylüyor. Sorunca da rejim değişmiyor diyorlar, anayasanın birinci maddesi duruyor, cumhuriyet! Çeşit çeşit cumhuriyet var, İslam cumhuriyeti, muz cumhuriyeti, laik, demokratik cumhuriyet mi hangisi?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder