Siyaset Kılıçdaroğlu: Ne oldu da bizim uçağımız düşürüldü?
Paylaş
Kılıçdaroğlu: Ne oldu da bizim uçağımız düşürüldü?

CHP Genel Başkan Kılıçdaroğlu, "Hiç kimse Türk savaş uçağını düşürmeyi aklının köşesinden bile geçiremezdi. Ne oldu da şimdi bizim uçağımız düşürüldü?" diye sordu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye’nin Türk askeri uçağını düşürmesine ilişkin değerlendirmesinde, "Hiç kimse Türk savaş uçağını düşürmeyi aklının köşesinden bile geçiremezdi. Ne oldu da şimdi bizim uçağımız düşürüldü? Eğer bir kez bir ülkenin caydırıcılığı sınanıyorsa, artık ondan sonra sizin güvenliğiniz, geleceğiniz tehlikede demektir" dedi.

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, dün şehit polis Yasin Kaya’nın cenaze törenine katıldığını, Kaya’nın babasının, kendisine, "Ne olursunuz, bir araya gelin ve bu olayı bitirin. Başkasının çocuğu ölmesin" dediğini belirtti. Kaya’nın amcasının da "Ben Kürdüm, eşim Çerkez. Şimdi benim oğlum nedir? Neden bir araya gelip bu sorunu çözmüyorsunuz?" dediğini anlatan Kılıçdaroğlu, kendisinin bu konuda elinden geleni yaptığını söylediğini ifade etti.

Bütün çözümlerin adresinin CHP olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, "Biz önerimizi meşru zeminde, TBMM’nin çatısı altında yapıyoruz. ’Gelin Türkiye’nin en temel sorununu beraber çözelim’ diyoruz. Onlara da bunu söyledim. Umuyorum duymayanlar duyar, dinlemeyenler dinler. ’Yeter artık’ diyelim, bu ülkeye barışı, huzuru getirelim" diye konuştu.

Haberin Devamı

Türkiye’nin jeopolitik olarak stratejik bir konumda bulunduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, her ülkenin birbirinden etkilendiği bu coğrafyanın, aynı zamanda dünyanın en sorunlu bölgesi olduğunu söyledi.

Kafkaslar, Ortadoğu, Balkanlar’ın birer sorun yumağı olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Ama burada Türkiye, güçlü bir bölgesel aktör olarak yerini her zaman almıştır. Saygı duyulan bir ülke olarak yerini almıştır. Saygınlığı, onuru, görkemli bir tarihi olan Türkiye Cumhuriyeti, vakarı ile her zaman bu bölgede olmuştur. Pek çok din ve ırktan insanlar var bu bölgede. Hiçbir bölgede bu kadar karmaşık yapı yoktur. Bu bölgede vardır.

Etnik, politik, coğrafik açıdan İran’dan Ermenistan’a, Azerbaycan’dan Irak’a, Gürcistan’dan Kıbrıs’a, Yunanistan’dan Bulgaristan’a, Suriye’den Rusya’ya kadar bütün bir coğrafya önümüzde duruyor. Bu coğrafyadan biz etkileniyoruz ama Türkiye’nin dinamizmi ve gücü de bölgeyi etkiliyor. Bizim, bölgeyi etkileme gücümüz her zaman vardır.

Bize bu gücü kim verdi? Bu güç, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, olağanüstü mücadeleleri sonucu kurdukları Türkiye Cumhuriyeti’nin gücüdür. Biz bu gücü, Mustafa Kemal Atatürk’ün kuruluş felsefesinden, kuruluş kimyasından alıyoruz. Çünkü o, ’Savaş, zorunlu olmadıkça bir cinayettir’ demiştir. Yedi düvele karşı mücadele etti. Ama zorunlu olduğu için savaştı. Savaşı bitirdi, söylediği söz tarihe geçti: ’Dünyada barış yurtta barış.’

Haberin Devamı

Bu coğrafyada bir özelliğimiz daha var. Bu bölgede laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olan, Müslüman çoğunluğu olan tek, biricik ülkeyiz. Mustafa Kemal ve arkadaşlarına borçluyuz bir bunu. Bizim bu bölgede bin yıllık bir geçmişimiz var. Kimse bize bu bölgeyi altın tepsi içinde sunmadı. Alın teri döktük, mücadele ettik biz bu bölgede. Kafası karışanlar için söylüyorum: Türkiye Cumhuriyeti kendi bölgesinin görkemli bir devletidir. Büyük ve onurlu bir devlettir. Herkes bunu bilsin. Bunu, Beşşar Esad da bilsin, onun arkasına saklanan güçler varsa onlar da çok iyi bilsinler. Türkiye Cumhuriyeti, bölgesinde en güçlü, en dirayetli, en kararlı ülkedir. Bunu sadece onlar değil, Davutoğlu da bilsin, Recep Tayyip Erdoğan da bilsin. Türkiye’nin büyüklüğünü öğrensin, idrak etsinler."

Haberin Devamı

-"Bir kez sınandıysa kaybedersiniz"-

Türk savaş uçağının uluslararası sularda düşürüldüğünü, uçağın 1300 metre derinlikte olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Pilotların akıbetini tahmin ediyoruz ama dilimiz söyleyemiyor. Dört postal bulundu. Onların sağ salim dönmeleri için dua ediyoruz. Onlardan umutla haber bekliyoruz" dedi.
Türk uçağının, söz konusu bölgeye tesadüfen gitmediğini, rutin seyrüseferini yaptığını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Madem böyle bir tablo var. Bizim uçağımız neden, hangi gerekçe ile düşürülüyor? Tesadüfen mi bilmemezlikten mi yanlışlıkla mı düşürülüyor. Yapılan açıklama, ’Bilinerek, görülerek vuruldu ve uçağımız düşürüldü.’ Hiç kimse Türk uçağının tesadüfen, bilinmeden düşürüldüğü yönünde bir şeye kapılmasın. Bugünkü teknoloji, bu uçağın bilerek düşürüldüğünü gösteriyor.

Suriye Hükümeti, adeta Türkiye Cumhuriyeti’ne, ’Ben bir ders vermek istiyorum. Onun için uçağını düşürdüm’ diyor. Hiçbir uyarı yapmayacaksınız, hiçbir önleme girişiminde bulunmayacaksınız, kasıtlı olarak ateş edecek ve uçağımızı düşüreceksiniz. Daha sonra arama kurtarma için uçağımızı göndereceğiz oraya, ona da ateş edeceksiniz.

Haberin Devamı

Şimdi bir soruyu kendimize soralım: 10 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti’nin bir savaş uçağının, komşularımızdan herhangi biri tarafından düşürülebileceğini düşünen var mı? Hiçbir devlet bunu rüyasında göremezdi. Türkiye’nin itibari, gücü, dinamizmi, ekonomisi vardı. Hiç kimse Türk savaş uçağını düşürmeyi aklının köşesinden bile geçiremezdi. Ne oldu da şimdi bizim uçağımız düşürüldü?

Kof gürültüye gerek yok. Dış politika farklı bir şeydir. İç politikadan farklıdır. İç politikada yalan söyleyip, halkınızı kandırabilirsiniz ama dış politika öyle değil. Derinlikli bir politikadır. Boğazınızda dokuz boğumu unutmayacaksınız, lafı söylerken düşünüp, tartacaksınız. Çünkü dış politika, ülkelerin tarihinde iz bırakan politikadır. Hiç kimsenin aklına Türkiye Cumhuriyeti’nin uçağına fiske vurmak bile gelmezken, nasıl oluyor da şimdi bizim bir savaş uçağımız düşürülüyor?

Eğer sizin uluslararası caydırıcılığınız sınanabiliyorsa, bir kez sınandıysa kaybedersiniz. ’Sıçan geçer yol olur’ diye atasözümüz var. Bunu kimsenin unutmaması lazım. Özellikle ülkeyi yönetenlerin unutmaması lazım. Eğer bir kez bir ülkenin caydırıcılığı sınanıyorsa, artık ondan sonra sizin güvenliğiniz, geleceğiniz tehlikede demektir. Bu meselenin şakası olmaz."

- Ülkenin caydırıcılığı sorgulanır hale getirildi-

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye’nin bulunduğu coğrafyanın altın tepside sunulmadığını ve Çanakkale Savaşı’nda, Kurtuluş Savaşı’nda, Kıbrıs Barış Harekatı’nda bu toprakların bedelinin korkmadan ödendiğini söyledi.

Dış politikanın yanlış eksene oturtulması halinde ülkenin caydırıcılığının sorgulanır hale geleceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, AK Parti iktidarının yanlış uygulamalarıyla ülkeyi caydırıcılığı sorgulanır hale getirdiğini ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"4 Temmuz 2003. Türk askerlerinin başına Kuzey Irak’ta çuval geçirilen tarihtir bu tarih. Hiç bir dönemde olmamıştır. Hiçbir iktidar döneminde olmamıştır. Bunun hesabını AKP bu ülkeye hala vermiş de değil. Biz de unutmuş değiliz. Benim askerimin başına sen çuval geçireceksin... Nota vermeye bile cesaret edemeyeceksin. Ne dedik? Sizin bölgesel gücünüzü sınamaya kalkarlarsa yol olur.
İkinci olay, Mavi Marmara olayıdır. Uluslararası sularda 9 Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı İsrail askerleri tarafından vuruldu, şehit edildi. Kalleşçe vuruldu. Ne yaptık? Estik, gürledik. Basın toplantıları yaptık, grup toplantıları yaptık. O grup toplantılarından birinde şunu söylemiştik; onların kanı yerde kalmayacak, biz takip edeceğiz. Ama AKP unutturmaya çalışıyor.

Ve son olarak da Suriye’nin pervasızlığı, bizim uçağı düşürmesi. Affedilecek, görülmeyecek, unutulacak bir olay değildir. Her yerde takipçisi olacağız. Şimdi ben Sayın Erdoğan’a bir soru soruyorum: Sayın Başbakan, Türkiye gibi ülkenin caydırıcılığına darbe vuran dış politikanızın bu ülkenin ulusal güvenliğinde açtığı derin yaraları farkında mısınız? Samimi söylüyorum, farkında değiller. Ülkeyi kimin yönettiği konusunda ciddi endişelerim var."

-"Asarım, keserimle dış politika yapılır mı?"

"Blöfle dış politika yapılır mı? Asarım, keserimle dış politika yapılır mı?" diye soran Kılıçdaroğlu, 1974’de gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’nın doğru bir dış politika yaklaşımına örnek olduğunu belirtti.

AK Parti iktidarının dış politika yaklaşımını "hamasi edebiyat" olarak nitelendiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"9 vatandaşımızın İsrail askerlerince uluslararası sularda katledilmesinde yapılan konuşmayla Suriye’nin uçağı düşürmesinde yapılan konuşmayı yan yana getirin. Tarih ve yerler değişik, aynı konuşma. Hamaset üzerine konuşma. Hiç kimsenin Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal çıkarları üzerinden poker oynama hakkı yoktur ve olamaz. Bunun herkes tarafından bilinmesi lazım. Düşünün, sizin kararlılığınız artık Ortadoğu gazetelerinde alay konusu oluyor. Sizin başbakanınızla alay ediliyor. Bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, bu konuma nasıl düşebilir. Biz itiraz ediyoruz, beyefendiler bunu kabul ediyor. Biz kabul etmiyoruz. Bu ülkenin başbakanı hiçbir yerde alay konusu olmaz. Olmamalıdır."

Kılıçdaroğlu, 9 yurttaşın Mavi Marmara gemisinde uluslararası sularda öldürülmesinin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 31 Temmuz 2010 tarihinde yapılan AK Parti Grup Toplantısı’ndaki konuşmasında, "Kimse Türkiye ile aşık atmaya, sabrını test etmeye kalkışmasın" dediğini aktararak, bugün de yaşananların ardından aynı şeyleri söylediğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, ’Ha bire test ediliyor, beyefendi farkında değil" dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Haziran 2010 tarihinde Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasında gerçekleşen telefon görüşmesi ile 12 Eylül 2011’de El Cezire televizyonuna yaptığı açıklamalara da değinerek, dış politikada tutarsız yaklaşımlar sergilendiğini savundu. Erdoğan’ın televizyon röportajında "aslında bu savaş nedenidir, fakat biz Türkiye’nin büyüklüğüne yakışanı yapalım diyerek bunu sabırla karşıladık" ifadelerini kullandığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Dokuz yurttaşımızın öldürüldüğü tarih 31 Mayıs 2010. Sayın Başbakan’ın ’bu savaş nedenidir’ dediği tarih, 12 Eylül 2011. Yani 1,5 yıl sonra. Adama sormazlar mı, 1,5 yıl sonra mı sen uyandın? Ciddiyete bak" diye konuştu.

-"Testi kırılmadan uyarı görevimizi yaptık"

Mavi Marmara olayının ardından yapılan açıklamaların iktidarın tutarsız ve yanlış politikalarının açık göstergesi olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, büyük devlet olmanın gereğinin yerine getirilmediğini ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Acaba Amerika’nın vatandaşlarının 9 tanesi uluslararası sularda herhangi bir devlet tarafından öldürülmüş olsa, ’iyi yaptınız’ der mi? Hoş karşılar mı? Sayın Başbakan ben sana söyleyeyim, hiçbir büyük devlek kendi yurttaşlarının uluslararası sularda katledilmesine göz yumamaz. Hiçbir ciddi devlet buna tolerans göstermez. Hem ’savaş nedenidir’ diyeceksin, hem senin bakanların gidecek Brüksel’de otel odalarında İsrail’le ’acaba nasıl ilişkiyi yeniden kurarız’ diye görüşmeler yapacak. Biz bunları bilmiyor muyuz? İşte Türkiye’nin uluslararası alanda caydırıcılığına darbe vuran bu tür blöf söylemleridir. ’Savaş nedeniydi, yapacaktık, yapmıyoruz, biz büyük devletiz...’. Geçiniz bunları. Senin uçağın vuruldu, 9 yurttaşın uluslararası sularda katledildi, Kuzey Irak’ta Türk askerinin başına, bizim tarihimizin kara bir sayfasıdır, çuval geçirildi, hala biz büyük devletiz edebiyatı yapıyor."

İktidarın Suriye politikasının yanlışlığını ilk günden bu yana söylediklerini belirten Kılıçdaroğlu, ancak bu uyarılarının dikkate alınmadığını hatta suçlandıklarını kaydetti. Kılıçdaroğlu, "Hiç kimse bu konuda CHP görevini yapmadı diyemez. En başından, testi kırılmadan, ’yapmayın yanlış politika’ dedik, uyarı görevimizi yaptık" şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakların sağlanması için verilecek mücadelenin sonuna kadar yanında olacaklarını da belirterek, "Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük devlet vakarına yakışan soğukkanlı tutumu, kendisine yönelen saldırılar karşısında vurdum duymaz olmasını gerektirmez" dedi.

-Yalancı çobanlık yakışır mı?-

Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Gazze’ye yardım gemileri götüreceğini, donanmanın da eşlik edeceğini söylemesine rağmen bunların olmadığını söyledi.

"Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na yalancı çobanlık yakışır mı? Aklında belki vardı; kim telefon etti seni vazgeçirtti? Dış politikada blöfün olmayacağını nasıl bilmezsin?" diye soran Kılıçdaroğlu, dış politikanın, tesadüfler, blöf söylemleri üzerine kurulmayacağını belirtti.

Kılıçdaroğlu, Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in çeşitli tarihlerde yaptığı açıklamalardan alıntılar okuyarak, Suriye politikasında gelinen noktayı değerlendirdi.

Erdoğan’ın, 22 Aralık 2004’te Serbest Ticaret Anlaşması için Suriye’ye gittiğini, "Su anlaşmazlıkları geride kaldı. Türkiye’nin bundan sonra dış politikası, bölge barışına katkıda bulunmaktır. Felsefemiz düşman edinmek değil, dost kazanmak" dediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, bunun altına imzalarını attığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın, 16 Haziran 2005’te, Bush’a, "Beşşar Esed, Suriye’de liderlik yapabilme kapasitesine sahip en iyi isim. Ancak Suriye’de sorun adamda değil, sistemde. Suriye’de Esed’e yardımcı olun, sistemi geliştirmek ve değiştirmek, hem bölge hem dünya için çok daha doğru yol. Suriye’yi karıştırarak çözemezsiniz. Esed’e yardımcı olarak, demokratik ve barışcıl ülke haline getirebiliriz. Başka her türlü yol, bölgede sıkıntı ve tansiyonu artırır" önerisinin altına imzasını attığını kaydetti.

Kemal Kılıçdaroğlu, Esed’in, 30 Ekim 2006’da, Türkiye ile ilişkilerin her alanda çok mükemmel olduğunu, geleceğe çok sağlam adımlarla ilerlediklerini söylediğini; 18 Ekim 2007’de, "Suriye ve Türkiye sorunlarının çözümünde ilkesel olarak barışçıl siyasi çözümlere inanıyoruz. Türkiye Hükümeti’nin, terör ve terör faaliyetlerine karşı gündeme aldığı kararları destekliyoruz, arkasındayız" dediğini anlattı.

Esed’in eşiyle 6 Ağustos 2008’te tatil için geldiği Bodrum’da, Erdoğan ve eşi tarafından karşılandığını anımsatan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın, 16 Eylül 2009’da, "Tarih, Türkiye ve Suriye’yi birbirine kardeş yaptı. Dünya üzerinde bu kadar çok ortak noktası olan iki komşu ülkenin olduğunu düşünmüyorum. Suriye bizim dosttan öte kardeşimizdir. Bugün bir adım attık, bu bir bayram müjdesi, iki ülke arasında vizeleri kaldırıyoruz" açıklamasında bulunduğunu kaydetti.

-"Kim o birileri?"-

Kılıçdaroğlu, 23 Aralık 2009’da, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplandığını, 10 Türk bakanı ile Suriyeli bakanların, ortak bakanlar kurulu yaptığını anımsatarak, Erdoğan’ın, "Biz kendimize Suriye ve Türkiye olarak inanıyoruz. Birileri şöyle, böyle demiş, biz karar verdiğimize göre, biz bu adımı atar, başarırız" dediğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, "Buradaki kritik sözcük, ’birileri şöyle demiş, böyle demiş’. Kim o birileri? Türkiye’deki hiçbir muhalefet partisi değil. Erdoğan o birilerine, şimdilik direniyor" diye konuştu.

Türkiye ile Suriye’nin 6 Şubat 2011’de ortak baraj temeli attığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"5 Mayıs 2011, buna dikkat edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, birilerinin taşeronu olmaya doğru bir yol izlemeye başlıyor. Uluslararası kamuoyunda en saygın Ortadoğu uzmanlarından biri olarak kabul edilen Carnige Barış girişimi analisti Henri Barkey, Erdoğan’a, en kısa zamanda devreye girerek, Esad’ın çekilmesini sağlama çağrısında bulunuyor. Birilerinin kim olduğu ağır ağır ortaya çıkıyor. 10 Haziran 2011. 3 gün önce Esad ile konuştuğunu söyleyen Erdoğan, ’Suriye’deki gelişmelere daha fazla seyirci kalamayız. İyi ilişkiler ilelebet süremez’ diyor. Plak değişti, 180 derece çark. Başbakan, 11 Eylül 2011’de, ’Artık bizim son sözlerimizi söyleme zamanına geliyor. Bugün yarın her an son sözümüzü söyleyebiliriz’ diyor. Son sözün savaş olduğunu herkes bilir. Esad, 7 Ekim 2011’de, ’Türkiye- Suriye dostluğunu kanaatimce ABD istemedi. Asıl mesele kaynaklarımızı kontrol etmek. Türkiye’den gelenler Obama’nın sözcüsü gibi davranıyor’ açıklamasında bulunuyor."

-"Amaç, vatandaşa fotoğraf vermek mi?"-

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, niçin birilerinin Ortadoğu’daki taşeronu olur; niye kendi onurunu korumaktan aciz konuma düşebilir? Gözlerinin önünde bile bile senin savaş uçağını düşürecekler, sen sadece hamasi edebiyat yapmanın ötesinde hiçbir şey yapmayacaksın. Yaptırmazlar sana" görüşünü savundu.

Bu olayın sineye çekilemeyeceğini, bunun Başbakan’ın da bilmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Nasıl Kuzey Irak’ta bizim askerlerin kafasına çuval geçirmeyi sinemize çekmiyorsak, bu olayı da sineye çekemeyiz. Sineye çekenler bu ülkede yöneticilik yapamaz, sokakta halkın arasında gezemez. Milli duygularımızın kimsenin incitmesine izin veremeyiz. Bu ülkede zaman zaman içerde kavga edebiliriz, farklı görüşlerimiz olabilir ama dışarıya karşı bir vücut olmak zorundayız. Defalarca uyardık. Bizi suçladılar. Şimdi kimin doğru söylediğini bütün milletimin bilmesi gerekir. Ben ülkemi, insanımızı, şehitlerimizi, alınteri dökenleri, bu ülkeye katkı veren herkesi seviyorum.

Savaş uçağımızın nereye gittiği belli, kimin vurduğu, düştüğü belli. 8 saat kimsenin haberi yok, yabancı ülkeler söylüyor. Neymiş beyefendi Brezilya’dan dönecekmiş, ondan sonra açıklanacak. Devlet bir kişi mi, bu ülkenin Genelkurmay’ı, istihbarat örgütleri, Dışişleri Bakanlığı yok mu? 8 saat bekleniyor; insaf. ’Bilgi vereceğiz’ diyerek, bizi çağırdılar. Uluslararası, milli bir mesele elbette gideceğiz. Medyadaki haberlerin dışında bir haber göremedik. Bir yansı var, uçak nerede, ne zaman çıktı, hava ihlali ne kadar oldu, o bilgi zaten gazetelerde vardı. Neydi amaç, vatandaşa fotoğraf vermek için mi? Bu güzel coğrafyada barış, huzur içinde, komşularımızla dostluk içinde yaşamak istiyoruz. Çünkü biz Mustafa Kemal’ın sözünü asla unutmayacağız: dünyada da Türkiye’de de barış.’