Siyaset Kılıçdaroğlu: Düşmanlarım dahi küfür etmeyeceğimi bilir
Paylaş
Kılıçdaroğlu: Düşmanlarım dahi küfür etmeyeceğimi bilir

Kılıçdaroğlu, "Beni tanıyanlar, kim olursa olsun benim düşmanlarım dahi, benim böyle bir sözcüğü kullanmadığımı, kullanamayacağımı çok iyi bilirler. Mümkün değil böyle bir şey" dedi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "AKP medyası sanki ben Sayın Başbakan’ın annesine küfrediyormuşum gibi yorumladı. Beni tanıyanlar, kim olursa olsun benim düşmanlarım dahi, benim böyle bir sözcüğü kullanmadığımı, kullanamayacağımı çok iyi bilirler. Mümkün değil böyle bir şey" dedi.

Kılıçdaroğlu, CNN Türk televizyon kanalında, Liderler Zirvesi adlı programa konuk olarak katılarak, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
"Yakın çevrenizde size acı söyleyecek dost, size ’Şurada yanlışsınız’ diyecek bir danışman kadrosu var mı? OnlarI dinler misiniz, dinliyor musunuz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Kadro değil, bir ordu var neredeyse. Eğer bir şeyi yanlış söylemişsem bana hatırlatıyorlar. Sadece danışman düzeyinde değil, genel başkan yardımcıları da diğer arkadaşlar da hatta il başkanlarımız da bunu söylüyorlar. Dinlemek benim görevim" diye konuştu.

Zonguldak mitingindeki sözleri hatırlatılan Kılıçdaroğlu, "Şu malum sözlerinizden sonra peki kaç kişi size ’Yanlış yaptınız’ dedi?" sorusuna şöyle cevap verdi:

"Hayır yanlış yaptığımı söylemediler. Şimdi ben o lafı gerçekten söylediğim gibi... Yani, yolsuzlukla beni anarsan, tehdit içerebilecek anlamda gelecek bir cümleyi kuracaktım. Fakat onun yanlış olduğunu düşündüm. Tabii o saniyelerle düşündüğümüz bir olay dikkat ederseniz, yani orada söylerken. ’Anarsan’, ikinci kez onu tekrar ettim. Ama yolun yarısında çünkü ’Ayağını denk al’ demek çok şık bir şey değildi. Sanki birisini tehdit ediyormuş gibi bir algı çıkar diye ondan vazgeçtim ve gülerek ’Hadi neyse gerisini söylemeyeyim’ dedim.

Şimdi bunu maalesef üzülerek söylüyorum. AKP medyası sanki ben Sayın Başbakan’ın annesine küfrediyormuşum gibi yorumladı. Beni tanıyanlar, kim olursa olsun benim düşmanlarım dahi, benim böyle bir sözcüğü kullanmadığımı, kullanamayacağımı çok iyi bilirler. Mümkün değil böyle bir şey. Aklımın ucundan geçmeyen bir şey.

Sonra arkadaşlarım beni uyardılar, dediler ki ’Bunu yanlış yorumlayabilirler’. ’Bunun yanlış yorumlanacak bir şeyi yok’ dedim. ’Hayır. Yanlış yorumlanabilir. Bir açıklama yapar mısın?’ dediler. Sorarlarsa yaparım. Sordular. ’Sayın Başbakan’a yönelik çok sert bir açıklama yapacaktım. Sonra vazgeçtim’ dedim. Bu bile çok sert çünkü, bir başbakana ’Ayağını denk al’ demek yani sert bir açıklamaydı."

Kılıçdaroğlu, "Beni asıl üzen şey, benim bu açıklamalarıma rağmen Sayın Başbakan’ın bunu kendi siyasal çıkarı için kullanmış olması. Bir Başbakan’a yakışmaz. Ben açıklamayı yapmışım zaten, ’Böyle bir şey benim aklımın ucundan geçmez’ diye. Beni tanıyan her insan, benim anneler konusunda ne kadar duyarlı olduğumu bilirler. Ben Sayın Başbakan’ın, ’Al ananı da git’ denilen anneye gidip elini öpen bir insanım. Ben öyle annelerin duyarlılığını da bilen, onların ne kadar önemli olduğunu insanların hayatı için ne kadar önemli olduğunu bilen bir insanım. Herkesin annesi herkes için kutsaldır. Bunu siyasette kullanmamalıyız" dedi.

Kılıçdaroğlu, "Ben hayatımda hiçbir politikacıya ’Şerefsizler’ demedim. Hayatımda hiçbir siyasal partiye ya da siyaset adamına ’Cibilliyetsiz’ demedim. Hiçbir yurttaşıma da ’Al ananı git’ demedim. Benim üslubum belli, söylemim belli. Hepsi yazılıyor, çiziliyor, bantlarda var. Eğer anlaşılmayan bir şey olursa onları söylerim. Eğer yanlış bir şey söylediysem, çıkar o da yanlışsa ’Arkadaş ben burada yanlış yaptım’ derim. Ama onun dışında benim kullanmadığım bir şeyin kullanmışım gibi bana yaftalanmak istenmesine de isyan ederim" diye konuştu.

-"BAŞBAKAN SİYASETTE HER ŞEYİ KULLANIYOR"-

"Başbakan’ın, kendisinin Alevi kimliğine de atıfta bulunduğu" hatırlatılan Kılıçdaroğlu, "Onu da kullanıyor Sayın Başbakan. Siyasette kullanıyor. Her şeyi... Aleviliği kullanıyor, annesini kullanıyor. Negatif bir şey yapar diye onu da kullanıyor siyasette. Yani bunu anlamamak için her halde hiç gazete okumamak lazım, her halde bu kültürü hiç bilmemek lazım, her halde Türkiye’nin tarihini hiç bilmemek lazım" dedi.

"Peki siz Alevilerin Başbakanı mı olacaksınız eğer iktidara gelirseniz?" sorusunu ise Kılıçdaroğlu, "Hayır, hayır. Türkiye Cumhuriyeti’nin... Ben söyledim, her yerde söylüyorum. Benim için yandaş yok, vatandaş var. Vatandaş başımın üstünde. Hiçbir tartışma yok orada" diye yanıtladı.
"Medyanın üslubunu, size karşı tavrını nasıl buluyorsunuz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "İki tür medya var. Bir medya, merkez medyası dediğimiz, yani olayları daha sağlıklı yorumlayan, haberi objektif veren ama yorumda özgür olan medya. Buna saygımız var. Ama bir başka medya var. Biz onlara ’yandaş medya’ diyoruz. Bunlar haberi de objektif vermiyorlar. Haber de taraflı bir haber. Bundan müthiş rahatsızız. Ama o medyayla da bundan sonra ismini vererek, açıkça mücadele etmeye kararlıyım" dedi.

-"MANŞETE TAŞIYACAKSANIZ..."-

Seçim kampanyası süresince yolsuzluklarla ilgili özel bir dosya açıklamadığının belirtilmesi ve "Yolsuzluk yok herhalde memlekette yoksa siz mi yakalayamıyorsunuz?" şeklindeki bir soru üzerine de Kılıçdaroğlu, "Hayır yolsuzluk çok. O kadar çok yolsuzluk var ki..." dedi.

Açıklamama nedeninin sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, "Hangi gazeteci yazacak? Eğer yazacaksanız, manşete taşıyacaksanız Türkiye’nin gündemine otursun diye, ben size bir bakanın yapılan bir soruşturmayı ’durdurun’ diye yazdığı yazıyı göndereyim. Ama hiç kimse korkudan yayımlayamaz ki..." şeklinde konuştu.

Bakan Akdağ: Kılıçdaroğlu özür dilemeli

Sözlerinin ardından canlı yayın yapıldığının belirtilmesi ve soruşturmaya ilişkin sorular sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, "Şimdiki Sağlık Bakanı... Van’daki bir soruşturmayı durduruyor. Yolsuzluk dosyasını ’soruşturmayın’ diyor. Çünkü yolsuzluk saptanmış, rapora bağlanmış...’Durdurun’ diyor soruşturmayı. Valiliğe yazıyor. Ama yazıyı isterseniz, yanımda değil, Ankara’da. Bilseydim bu kadar ilgi çekeceğini, rahatlıkla yazıyı da getirir gösterirdim. Ama Sayın Bakan duyuyordur herhalde bizi. Yarın desin ’ben böyle bir yazı imzalamadım’, ben sevinirim."

"Meydanlarda açıklayın, meydanlar sizin" sözleri üzerine de Kılıçdaroğlu, Kayseri’deki yolsuzluk iddialarıyla ilgili rüşvet defterinin fotokopisini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, bu olaylar karşısında medyadan bekledikleri yankıyı bulamadıklarını belirtti.
"Olay üzerine yapılan açıklamaların, durumu karmaşık ve anlaşılmaz hale getirdiğinin" söylenmesi üzerine de Kılıçdaroğlu, "Ama öyle bir medya var ki karşınızda. Her şeyi bırakıyorum. Ortada bir rüşvet defteri var. CHP’li belediyelere sorun, ’size yılda kaç denetçi geliyor’ diye? Bakırköy’e gelen herhalde 20’nin üzerindedir, 60’tır, 100’dür. Her olayda gelir. Rüşvet defteri var. Oraya iki müfettiş gönder, yandaş müfettiş gönder... Onlar bile görmezlikten gelemez" diye konuştu.

Olayın şu an ciddi olarak araştırıldığını, kendilerinin de olayı takip ettiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bakın üzüldüğüm noktalardan birisi şu. Deniz Feneri olayında. Bu kadar gecikmenin nedeni nedir? YGS’de çıkar, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı açıklama yapar eyvallah. Niye Deniz Feneri’nde açıklama yapmıyorsun? Benim bildiğim kadarıyla ’Deniz Feneri davasını seçim sonrasına erteleyin’ diye talimat verildi. Çıksın Başsavcı ’Ben talimat vermedim’ desin. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ’Ben bu olayın bir an önce açıklığa kavuşmasını istiyorum’ desin. Niye söylemiyor? Almanya’ya gittiler. Tüm deliller toplandı, yazılar yazıldı. Niye dava açılmıyor? Ben adım gibi biliyorum. Daha ayrıntı vermek istemiyorum. O savcıları da görevden alacaklar da fakat bu ara alırlarsa kıyamet kopar diye korkuyorlar. Davayı da açtırmayacaklar.
Eğer başsavcı, başsavcıysa çıksın savcılara sorsun, ’Kardeşim bu dava kaç yıldır sizin elinizde. Ne yapıyorsunuz siz? Niye davayı açmıyorsunuz?’ diye niye sormuyor?"

Bu durum için elinde bir kanıtın bulunup bulunmadığının sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, "Böyle bir yazı olur mu? Hangi savcı böyle bir yazıyı yazar" dedi.

"Kars’taki heykel için yürütmeyi durdurma veren mahkemenin başkanının sürüldüğünü, yürütmeyi durdurmayı kaldıran yargıcın da mahkeme başkanı olarak hemen atandığını" savunan Kılıçdaroğlu, "Bana hiç kimse kalkıp bu ülkede ’yargı bağımsızdır’ diyemez" dedi. Kılıçdaroğlu, "Hukuk varsa gereği yerine getirilsin" diye konuştu.

-"DEMİREL İLE MİLLETVEKİLİ ADAYLIKLARINI GÖRÜŞMEDİM"-

"Sinan Aygün ve Mehmet Haberal ile Turhan Tayan’ın aday gösterilmesi hususunda, Süleyman Demirel size herhangi bir tavsiyede, telkinde bulundu mu?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Hayır. Demirel ile çok önceden görüştüm. Bir telefon görüşmemiz oldu. Ondan önce yüz yüze Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nde ben konferans veriyordum. Sayın Demirel de konuşmacıydı. Birlikte uçakla döndük. En son yüz yüze görüşmemiz o. Onun dışında bir kez telefonda görüştük. Ama aday belirleme konusu hayır, hayır..." diye yanıt verdi.

Eskişehir merkez Tepebaşı ilçe Belediyesinin Resim Galerisi’nde bir sanatçı tarafından açılan "Ucube-Ebucu" adlı sergiye ilişkin olarak da Kılıçdaroğlu, "Bugün Belediye Başkanı’nı arkadaşlarımız aramışlar ’Nedir, bu? Böyle bir şey nereden çıktı?’ diye. Bir sergi salonu var. Yıllardır orada ressamlar, tablolarını sergiliyorlar. O tablolarla CHP’li belediyenin hiçbir ilgisi yok. Ben şahsen o resimlere çok sıcak bakan bir insan değilim. Tabii bir ressamın çizgisine, resmine benim katılıp katılmamam çok önemli değil. Sonuçta ressamın da kendi fırça özgürlüğü var. İstediğini yapar, istediğini yapmaz. Ama bir CHP’li belediye bunu yaptı diye sunmak, bence insafsızlık olur. CHP’li belediye orada hangi resimlerin sergilendiğini bile bilmez" dedi.

"Siyasetteki kaset olaylarına" ilişkin bir soruya ise Kılıçdaroğlu, savcıların harekete geçip bunu ortaya çıkarmaları gerektiğini belirterek, "Sayın Başbakan da sık sık bu kaset olayını dillendiriyor. Yasa dışı işlemden medet umanlar bu ülkede Başbakanlık yapamazlar" şeklinde konuştu.

"DEVLETİN VALİSİ OLDUĞUNUN FARKINDA BİLE DEĞİL"

"Bugün oldu. İstanbul’da Başbakan Erdoğan’ın mitingi sırasında belediye başkanı, il başkanı, milletvekili adaylarıyla birlikte İstanbul Valisi de sahnedeydi ve bu internet medyasında eleştirildi. Bunu nasıl buluyorsunuz? Miting meydanında bir valinin başbakanın yanında olması..." sözleri üzerine Kılıçdaroğlu, "Yadırgamıyorum. Çünkü çoğu vali, ’biz hükümetin valisiyiz’ diyor, devletin valisi olduğunun farkında bile değil" diye konuştu.

Türkiye Cumhuriyeti bayrağını arabasında taşıyanların büyükelçi, cumhurbaşkanı ve vali olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Ben de uzun yıllar bürokraside çalıştım. Bakanlarla giderdik, bakanlar bir siyasi toplantıya girerse biz valilerle beraber dışarıda beklerdik. Bakan toplantısını yapar bitirirdi, sonra gelirdi biz beraber bir yere giderdik. Hiç bir zaman bakanlarla beraber bir siyasi toplantıya katılmazdık. Valiler de katılmadı benim gördüğüm hiç bir yerde.

Ama AKP ile beraber bu tablo değişti. Valiler, AKP’nin valisi. Onlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin valisi değil. Aslında o insanların arabalarından Türk bayraklarını indirmesi lazım. AKP bayrağı takıp gezebilirler. Hiç yadırgamam. Doğrusunu yapıyor çünkü. Yapıyorsan adam gibi doğrusunu yap."
Kılıçdaroğlu, bu sözleri daha önce söyleyip söylemediğinin sorulması üzerine de "İlk kez söylüyorum" dedi. "Şimdi mi aklınıza geldi bu sözler" denilmesi üzerine de "Evet şimdi aklıma geldi" yanıtını verdi.

Bir başka soru üzerine, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın bir yemin töreni dolayısıyla davetiye gönderilmesi konusunun ihmal edildiğini farketmesi üzerine kendisini aradığını aktaran Kılıçdaroğlu, kendisinin ise İstanbul’da bulunması nedeniyle törene katılamayacağını söylediğini anlattı.

Daha sonraki törenlerin hiç birinde davetiye almadığını bildiren Kılıçdaroğlu, "Niye davetiye almadığımızı bilmiyorum. Yasada yokmuş galiba öyle bir gerekçe bulmuş" dedi.

-"BİZ NEYSEK OYUZ"-

ABD yönetimi ile herhangi bir alışverişinin olup olmadığınını sorulması ve "Çünkü AKP iktidarına uzunca süre sıcak baktıkları ancak daha sonrasında çok ciddi eleştirileri, kaygıları olduğu yönünde iddialar var. Bunlar büyükelçilerin ifadelerinden de anlaşılıyor. Size nasıl baktıklarını düşünüyorsunuz. Bir temasınız, görüş alışverişiniz oldu mu?" sözleri üzerine de Kılıçdaroğlu, genel başkan olduktan sonra Brüksel’e, Londra’ya, Paris’e ve Berlin’e gittiğini anımsattı.

Kılıçdaroğlu, "Amerika nasıl bakıyor bize, bilmiyorum. Arkadaşlarımız gittiler orada bazı düşünce kuruluşlarının daveti üzerine. AKP’li bakanların kabul edilmediği kişilerle de görüştüler, CHP’yi anlattılar. Aramızdaki diyalog iyi midir, kötü müdür, bilmem. Ama biz neysek oyuz..." dedi.

-"BARIŞI YAKALAYACAĞIZ"-

Kılıçdaroğlu, "Öcalan ile müzakereyi devam ettirir misiniz?" şeklindeki bir soru üzerine de Doğu ve Güneydoğu ile ilgili CHP kadar somut söylemde bulunan hiçbir siyasi parti olmadığını ifade etti.

Terörü bitirmeye kararlı olduklarını belirten Kılıçdaroğlu, demokrasi, özgürlük ve insan haklarının temel norm olarak belirlenmesi gerektiğini dile getirdi. Sorunun toplumsal bir uzlaşma ile aşılması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Türkiye’nin gerçeği budur. AKP’nin en büyük hatası toplumsal uzlaşma arayışına girmemesidir. Sayın Bahçeli, ’Siz Apo ile görüşüyorsunuz’ dediği zaman, ’şerefsizler’ sözcüğünü kullandı. Şimdi ne diyecek, kim şerefsiz? Görüşmeyi inkar ediyorsun. Ecevit döneminde de böyle bir girişim oldu, olabilir. Yadırgamadığımı da söyledim. Eğer bu ülkede barışa ihtiyaç varsa eğer bu ülkede insanlar ölmeyecekse... Balıkesir’de bir şehit annesi ile konuştum. Umutsuz bir şekilde bana baktı şehit annesi, ’Çocuğum şehit oldu. Kardeşimin oğlu var, askere göndermiyoruz, ölmesin diye’ dedi. Ne diyeceksiniz? İnsanlar yaşamlarını mı kaybetsinler, toplumsal uzlaşma ile barışı mı yakalayalım? Barışı yakalayacağız.

AKP ikili oynuyor. Niye ikili oynuyorsunuz? Dönem geliyor, ’Ben görüşmüyorum, devlet görüşüyor’ diyor. Devlet dediğiniz kim? Siz MİT Müsteşarı’na ’Git görüş’ derseniz görüşür, ’Görüşme’ derseniz gider görüşemez, o bir bürokrat. Siz halkı aldatıyorsunuz. Halkı aldatmak bir siyasi parti liderine yakışır mı? Çıkın, net söyleyin."

Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine, zamanında İkinci Boğaz Köprüsü’ne karşı çıkanlara sempati ile baktığını söyledi. "Kanal İstanbul" projesini eleştiren Kılıçdaroğlu, "Buradan gemiler parayla geçecek değil mi? Montrö Antlaşmanız var. Bütün gemiler Boğaz’dan bedava geçecek, kılavuz bile zorunlu değil. Şimdi düşünün, bir yerden iki gemi de yan yana geçebilir, biri gider, biri gelir. Bir yerden de bir gemi geçecek, öbür gemi geçtikten sonra öbür taraftaki gemi bu tarafa geçecek, o da parayla geçecek. Daha fazla uzun süre bekleyecek. Hangisini tercih edersiniz. O zaman bu proje halkı kandırmaktan başka nedir, bedava varken" diye konuştu.

KCK davasını eleştirenlerden biri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "(İlla savunmayı Kürtçe yapacağım), demek doğru değil. Haklıyken sizi haksız konuma sokar. Savunmanızı Türkçe yapın, ne var bunda" dedi.

2

Haberin Devamı