Yaşam Geride kalan boş bir sada

Geride kalan boş bir sada

Paylaş
Geride kalan boş bir sada

Sula Bozis İstanbullu bir Rum. Cibali'de Hacımihali Apartmanı'nda doğmuş. Hemen aşağısında bulunan Aya Nikola Kilisesi'nde de vaftiz olmuş

Çocukluğu Cibali ve Bakırköy’de geçmiş. Çünkü anne tarafı kuşaklar boyu Bakırköy’de yaşamış. Beyoğlu’nda bulunan Zaypon Kız Lisesi’ne kayıt olunca da Beyoğlu’na taşınmışlar. Sonrasında İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünden mezun olmuş. En son kitabı ‘İstanbullu Rumlar’ adını taşıyor.

Haberin Devamı

Kitapta İstanbul’daki Rumların yaşantısı, eğitimi, cemaat yapısı ve yapının kendi içindeki kuralları, gündelik yaşamı, doktorları, avukatları, bankerleri, eczacıları, fotoğrafçıları, mimarları, kuyumcuları, meslek örgütleri, kültürel kurumları ve eğlence hayatına kadar her şey var. Rumların İstanbul’un sosyal, siyasal ve kültürel hayatına katkısı, İstanbul’u İstanbul yapan özelliklerden. Kitaptaki adreslerden bazıları Rumların Yunanistan’a gidişiyle yok olmuş ama çığır açmış, iz bırakmış yerler. Bazıları ise onlarsız varlığını sürdürmüş, tarihe ve kadere direnmiş adresler... İşte İstanbul kültürünün oluşmasında rol oynamış Rumlar’dan bazıları...

Sanat eseri binalar

Pera’nın; yani Beyoğlu’nun önemli özelliği eşsiz binalarıydı. Bu sanat eseri binaların çoğu Rum izlerini taşıyor. Un tüccarı Dimitrakis Zafiropulos, 19. yüzyıl başlarında çocuklarının baskısına boyun eğerek Cibali’deki evini bırakıp zengin ailelerin yaşadığı Pera’da bir ev inşa eder ve oraya taşınır. Çocukların Frenk arkadaşları orada oturmaktadır. Ancak evin müthiş manzarası bile Zafiropulos’a bir şey ifade etmez. Saatlerce pencereden Cibali yönüne bakarak eski evini ayırt etmeye çalışır. Tek isteği en kısa zamanda Cibali’ye dönmektir. Bir gün ailesine bu isteğini açıklar ve yeni yaptırdığı muhteşem eve doyamadan Mısır Hidivi’nin seyisi Missiri’ye satar. Zafiopulos’un evi, Pera’nın ilk oteli sayılan Hotel d’Angleterre adıyla 1841’de hizmete açılır ve 20 yıla yakın zaman birçok ünlü ismi ağırlar. Tepebaşı’nda mimar Manuso’nun eseri olan Bristol Oteli de, daha önce banker Efstratios Evyenidis’in malikanesiydi. Evyenidis’in malikanesinin manzarası eşsizdi. Kışın sıcak, yazın serindi. Yine Tepebaşı’nda Mimar Semprini tarafından inşa edilen, banker Gaspar Glavani’nin malikanesi olan bina bugün Büyük Londra Oteli olarak faaliyet gösteriyor.

Haberin Devamı

Eğlencenin adresleri

Kozmopolit Pera yaşamının savaş öncesi Avrupa eğlence yerlerinden hiçbir farkı yoktu. Galata, özelikle Rum ve Musevilerin işlettiği taverna ve meyhanelerin bolluğuyla tanınıyordu. Hotel d’Angleterre’de yapılan balolar dillere destandı. Bu balolara aristokrat aileler, büyük tüccarlar, diplomatlar, Naum Tiyatrosu’nda oynayan sanatkarlar katılırdı. Beyoğlu’nda Tanzimat’tan sonra Naum Duhani tarafından önceki ahşap tiyatronun yerine yapılan Naum Tiyatrosu’nda Bellini’nin Norma, Rossini’nin Sevil Berberi ve Donizetti’nin meşhur operaları sahnelenirdi. Giriş bileti 40 kuruştu. Buna meşrubat ve yemekler de dahildi. O dönemde tiyatro biletleri pahalı sayıldığından birçok kişi tiyatroya gidemiyordu. Hamalbaşı’nda oturan az gelirli aileler Büyükyol’daki aristokratların yaşam tarzını taklit ederek karnavallar düzenler, kıyafet değiştirip halk danslarıyla coşup eğlenirdi. Naum Tiyatrosu 1870’de yandı, yerine banker Zoğrafu’nun malikanesi ve sonra da Çiçek Pasajı inşa edildi. Pera sosyetesi bir yandan danslı toplantılarda eğlenirken bir yandan da Pikilion Tiyatrosu’ndaki temsilleri aksatmadan izlerdi.

Haberin Devamı

Ve Pera’dan kimler geçmedi ki...

Rum ve Ermeni hanımlar kanto yapardı. Komedyen Naşit’in karısı Amalia’nın annesi kantocu Viryinia, ‘Küçük Virjin’ olarak anılırdı. Naşit ile Amalia’nın kızı Adile Naşit ile oğlu Selim Naşit yıllar sonra Türk tiyatrosuna adını yazdıracaktı. 19. yüzyılın sonlarında Galatalı Viryinia, nam-ı diğer Küçük Virjin kantocuların en meşhuruydu. Ermeni asıllı Viryinia, sahnede kendisine kemanıyla eşlik eden meşhur kemancı Yorgo ile evlenmiş, Amelia bu evlilikten dünyaya gelmişti. Bir de Deniz Kızı Eftalya vardı. Eftalia Yeorgiadi. Plaklarında Eftelya Hanım adını kullanıyordu. Jandarma yüzbaşısı babası müzisyendi, o çalınca küçük Eftalya şarkı söyleyerek eşlik ederdi. Eftalia sonra ünlü bestekar Sadi Işılay’la evlendi. Aleko Bacanos (Bacanopulos) Osmanlı döneminde besteleriyle tanınmış Rum bestecilerin sonuncusuydu. Kardeşi ud sanatçısı Yorgo Bacanos, İstanbul’un büyük gazinolarında, o zamanın modası çalgılı kahvelerde (cafe chantan), turnelerde ünlü şarkıcı Eftalia’ya eşlik ederdi. Aleko Baconos, Eftalya’nın sesinden etkilenip ‘Gel ey denizin nazlı kızı’ şarkısını bestelemişti. Eftalya, hep o şarkıyı söylerdi. Böylece adı ‘Deniz Kızı Eftalya’ olarak anılmaya başlandı. 1936’da Şirket-i Hayriye vapurunda bir jübile gecesi düzenlendi. O gecede üşüten Eftalya Hanım hastalanıp öldü.

Haberin Devamı

Sinemasız Pera olmaz!

Haberin Devamı

Pera’da ilk sinema gösterileri Fransız D. Henri tarafından Rum Dimitris Panuryas ve Dimitris Alataris’e ait Sponek Birahanesi’nde gerçekleşti. Yunan elçisi Mavrokordatos ile maiyeti ilk sinema gösterisini izleyenler arasındaydı. İlgi büyük olunca birkaç hafta sonra üç büyük tiyatro salonunda sinema gösterisi yapıldı. Bunlar; Raftopulos’un sahibi olduğu Odeon, Psihulis kardeşlerin Tepebaşı Tiyatrosu ve Andreas Ksenatos’un Omonia Tiyatrosu idi. Film çeken ilk İstanbullu operatör ise Dimitris Meravitis oldu. Birçok komedi filmi çekti ve sonra Yunanistan’a yerleşti. Ve unutulmaz Rum görüntü yönetmeni Kriton İliadis; uzun yıllar Türk sinema film sektörüne hizmet etti. Türk Sinemacıları Derneği’nin kurucularından olan Andonis Apostolu ise 1964’te kaliteli film seçimi ve Türkiye’ye ithali için Venedik Film Festivali’ne gitmişti. Ancak Türkiye’ye dönerken vatandaşlıktan çıkarılan Rumlar arasında yer aldığını öğrendi. Bir daha Türkiye’ye dönemedi, Yunanistan’a yerleşmek zorunda kaldı.

Şık kadınlar ve beyler

Bir özelliği de şık hanımların ve beylerin mekanı olmasıydı. Bu şıklığı oluşturanlar ise Rum kumaşçılar, terziler, şapkacılardı. Kadın giyimi hiyerarşisinde terzilerden sonra şapkacılar gelirdi. Bir zamanlar Jön Türkler’in buluştuğu bir yer olan Hacopulos Pasajı, 60 ve 70’li yıllarda ünlü şapkacıların dükkanları bupasajdaydı... 1950’lerde Margrit Şapka, Sotiropulos’un hazır şapka dükkanı çok ünlüydü. Mağazalar çok şıktı. Au Lion d’Or, önce Yavala Kardeşler tarafından kurulan kadın ayakkabısı satan bir mağazaydı. Yiannis Veletsos sonra mağazanın adını Oliondor olarak yazdı ve mağazayı Kallavi sokağın köşesine taşıdı. Mağaza 1950’lere kadar şık hanımlara ayakkabı sattı. İstanbullu Rum tüccarlar arasında önde gelen diğer bir kişi de Skarlatos’tu.

Skarlatos’un kumaş mağazasından kumaş alıp ünlü Rum kadın terzi Maria Stangali’nın Mısır Apartmanı’ndaki atölyesine koşardı. Rum kuyumculardan Frangulis Garifalou’nun Pera’daki dükkanı 70’li yıllara kadar açıktı. Frangulis kardeşi Othon ile İstiklal Caddesi, numara 205’te Farangulis adlı modern kuyumcu dükkanını 1945’te açtı. Frangulis, Melo Çikolata Fabrikası sahiplerinden Melopulos’un kızı Katerina ile evliydi. Müşterilerini İstanbul sosyetesinin önemli isimleri oluşturuyordu. Atatürk de müşterileri arasındaydı. 1948’de hırsızlık amacıyla dükkanı basan iki kişi kardeşi Othon’u orada öldürdü. 1964’te sınırdışı edilen Rumlar arasındaydı. O sırada Paris’teydi. Geriye dönüp dükkanını satmasına izin verilmedi. Frangulis Yunanistan’a yerleşti. Ünlü armatör Aristotle Onassis, Atina’daki eğlence arkadaşları arasındaydı. Frangulis 1983’te Atina’da vefat etti.

Avrupa tipi ilk pastaneler

Dönemin Avrupa tipi ilk pastanelerinden biri olan Pera’daki ünlü Madam Munier’in pastanesinde S. Stamatelakis’in lezzetli tatlılarını ve pastalarını tatmak bir başkaydı. Dünyaca ünlü Sarah Bernhard 1888’de İstanbul’a temsiller vermek için geldiğinde kahvesini mutlaka Lebon’da içerdi. Saray da resmi davetler için Lebon’a sipariş verirdi. “Chez Lebon tout est bon” (Lebon’da her şey iyi) deyimi her yerde söylenirdi. Lebon Pastanesi bir süre sonra karşı kaldırıma taşındı. Yerine Markiz Pastanesi açıldı. 19. yüzyıl sonlarında Fransız Moulatie Pastanesi çikolatalarıyla ünlü oldu. Bu arada Rumlar tarafından açılan pastaneler de Pera’ya damgasını vurdu.

Filippos Lena’nın ünlü Bailan (Baylan) Pastanesi bunlardan biri. Burası da yüksek tabakadan hanımların çay içtikleri pastaneler arasındaydı. Bir de çalgılı kahveler yani ‘Cafe Chantan’lar. 1865’te bunların en ünlüsü Pera’daki Cafe Flamme’dı. 1880’lerde bu tür eğlence yerlerinin sayısı hızla arttı. Çoğu Rumlar tarafından açılmıştı. İstanbul’un ilk modern lokantası George, 1860’ta Büyükyol’un ara sokaklarından Glavani’de açıldı. 1925’te Tepebaşı’ndaki D’Adria Pasajı’na taşındı. Rum tatları İstanbul yemek kültürüne damgasını vurdu. İstanbul’daki bu tatların kimi bitti, kimi gitti, kimi kapandı. Geride müthiş bir kültür ve hoş bir sada bırakarak...

( 29.07.2012 tarihli Pazar Postası 'ndan alınmıştır )