Sağlık Fazla kilolu olanın şeker riski artıyor

Fazla kilolu olanın şeker riski artıyor

Paylaş
Fazla kilolu olanın şeker riski artıyor

Belirti vermeyen ve sinsi ilerleyen Tip 2 diyabet bugün en çok görülen şeker hastalığı türü. Fazla kilolu olanlarda ve 30 yaş sonrası ortaya çıkıyor

GÖZTEPE MEDİCAL PARK HASTANE KOMPLEKSİ ENDOKRİNOLOJİ VE METABOLİZMA HASTALIKLARI UZMANI DR. BERNA TEMEL ANLATTI:

Tip 2 diyabet nedir?

Dr. Berna Temel: En çok görülen diyabet tipidir. Daha çok 30 yaş sonrası ortaya çıkar. Ancak obezite artışının sonucu olarak özellikle son 15 yılda çocukluk veya gençlik çağlarında ortaya çıkan Tip 2 diyabet vakaları artmaya başladı. Bu diyabet tipinde pankreas yetersiz insülin üretir ve/veya üretilen insülin vücutta etkili olarak kullanılamaz.

Tip 2 diyabet görülme yaşı giderek düşüyor mu?

Dr. Berna Temel: Önceleri Tip 2 diyabet sıklığındaki artış daha çok orta ve ileri yaşta görülürken, ne yazık ki son dönemde daha genç erişkinlerde, hatta çocuklarda Tip 2 diyabet sıklığının arttığını gösteren birçok çalışma var. Bu nedenle önce WHO (Dünya Sağlık Örgütü ) daha sonra IDF (Uluslararası Diyabet Federasyonu) diyabeti birinci derecede mücadele edilmesi gereken bir hastalık olarak kabul etti.

Tip 2 diyabet genetik mi?

Dr. Berna Temel: Güçlü bir ailesel yatkınlık söz konusudur. Ailede diyabetli sayısı arttıkça sonraki nesillerde diyabet riski artar ve ne yazık ki hastalık daha erken yaşlarda görülmeye başlar. Hastalar sıklıkla kiloludur. Hastalık genellikle sinsi başlangıçlıdır. Birçok hastada başlangıçta hiçbir şikayet yoktur.

Tip 2 diyabet tanısı konulan hastalarda insülin tedavisine neden ihtiyaç duyuluyor?

Dr. Berna Temel: İlaçlarla pankreastan insülin salınımını uyararak ya da salgılanmış olan insülinin dokulardaki etkisini artırarak kan şekerini normal düzeylerde tutmaya çalışmaktayız. Ancak yapılan çalışmalar Tip 2 diyabet tanısı konan hastalarda pankreastaki insülin deposunun ortalama 5-10 yıl içinde belirgin şekilde azaldığını ve bundan sonra kan şekerinin normal düzeylerde tutulabilmesi için insülin tedavisine ihtiyaç duyulduğunu göstermekte. Tanıdan sonra, insülin tedavisine kadar geçen süre, hastanın tanı sonrası beslenme alışkanlığında yaptığı olumlu değişikler, egzersiz yapması yani kısaca yaşam tarzındaki değişikler ve başlanan tedaviye uyumu ile uzayabiliyor.

Tip 2 diyabet tedavisinde yeni bir gelişme var mı?Bu yeni gelişmenin en önemli farkı nedir?

Dr. Berna Temel: İnsülin yapımını doğal yollardan artırarak etki gösteren ve insülin tedavi gereksinimini orta-uzun vadeli öteleyen DPP- 4 inhibitörleri ve GLP-1 analoglarının (İnkretin bazlı tedavi) kullanımı Tip 2 diyabet tedavisindeki en önemli gelişmelerden biri. Yemek yedikten sonra gıdanın ince bağırsağa ulaşmasıyla birlikte yemekteki glukoza cevap olarak İnkretin adı verilen proteinler salgılanır. İnkretinlerden biri olan GLP-1 yani, glucagon benzeri peptid-1 yemek sonrası mide boşalımını dengelerken, ortamdaki glukozla uyumlu bir şekilde pankreastan insülin salınımını artırır. Ayrıca GLP-1, insülin karşıtı bir hormon olan glucagon salgılanmasını baskılar.

Tip 2 diyabette insülin salınımı ve /veya etkisinde yetersizlikle birlikte inkretinlerin düzeyi ve /veya etkisinin azalması ve glucagon salınımının baskılanaması da söz konusudur. Dolayısıyla dışarıdan GLP-1’in etkisini artıran ilaçlar verildiğinde vücuttaki GLP-1 düzeyini belirli bir miktarın üzerinde tutarak vücudun normal işleyişi sağlanmaya çalışılmaktadır. Cilt altı günde 2 enjeksiyon şeklinde uygulanan Eksenatid adlı GLP-1 reseptör agonisti

Amerika Birleşik Devletleri’nde 3-4 yıldan beri cilt altı enjeksiyon şeklinde kullanılmaktadır. Ülkemizde de kullanıma sunulmak üzeredir. İnsülin ve diğer şeker düşürücü ilaçlardan en büyük farkı ortalama 2-4 kg kaybı sağlamasıdır. En önemli yan etkisi bulantıdır, ancak yakın zamanlarda pankreatit olgularında da artış bildirilmiştir.

Bu yeni ilaçlar şeker düşüklüğü yapar mı?

Dr. Berna Temel: DPP-4 vücutta birtakım proteinlerin örneğin GLP-1’in yıkımını sağlayan bir enzim. DPP-4 inhibitörü verdiğimizde GLP-1 ve diğer İnkretinlerin düzeyi artarak hastanın kendi insülinini daha iyi kullanması sağlanıyor. Ayrıca insülin karşıtı hormon baskılandığı için kan şekeri daha iyi kontrol altında tutuluyor. DPP-4 inhibitörü olan sitagliptin, Avrupa’da 2006 yılında kullanıma girmiştir, günde tek doz olarak ağızdan alınır. Kilo açısından nötr etkilidir. Ülkemizde de son 1 yıldır kullanılmaktadır. Ayrıca aynı gruptan diğer ilaçlar da yakın zamanda tülkemizdeki Tip 2 diyabetli hastalarımızın tedavi seçeneği olarak kullanıma girmek üzeredir. Her iki grup ilaç da (İnkretin bazlı tedavi) glukoz bağımlı etki gösterdiklerinden hipoglisemi (şeker düşüklüğü) yapmazlar.

Diyabet tedavisindeki en büyük zorluk nedir?

Dr. Berna Temel: Diyabet tedavisinde karşılaştığımız en büyük zorluklardan biri hem ağızdan alınan birçok ilacın, hem de deri altı enjeksiyonu ile verilen insülinin hipoglisemi diye adlandırdığımız, kan şekerini normal düzeyin altına indirmesi, ile hastanın yaşadığı titreme, terleme, yorgunluk hissi, baş ağrısı, sinirlilik hali, dikkat dağınıklığı, bulanık görme hatta bazen bayılmaya kadar giden şikayetler dolayısıyla korkarak tedavisini aksatmasıdır. İlacın ya da insülinin bırakılmasına bile yol açan bu korku nedeniyle şeker kontrolü ciddi olarak bozulabilmektedir. Diyabet tedavisinde karşılaştığımız diğer bir zorluk hem ağız yoluyla alınan birçok ilacın hem de insülinin kilo artışına neden olmasıdır.

Diyabet tedavisinde egzersizin önemi nedir?

Düzenli fizik aktivite diyabetli hastalarda tıbbi beslenme ve ilaç tedavisinin ayrılmaz bir parçasıdır. Diyabetli bireyin fiziksel aktiviteyi artırması kan şekeri ve lipid düzeyleri ile kan basıncı kontrolünün sağlanmasını kolaylaştırır. Egzersizin olası yan etkileri ve egzersiz yapmaması gereken diyabetlileri belirlemek için düzenli egzersiz öncesi bazı tetkikler mutlaka yapılmalıdır. Egzersiz öncesi kalp damar sistemi muayenesi mutlaka yapılmalı ve 35 yaşından büyük her diyabetlide, ayakta damar tıkanıklığı bulunanlarda, küçük damar hastalığında eforlu ekg istenmelidir. Sinir sistemi, kas iskelet sistemi ve ayak muayenesi yapılmalıdır. Nöropatisi (ayakta his kaybı) bulunan diyabetliler egzersiz olarak yürüyüş yerine yüzmeyi tercih etmelidir.

2

Haberin Devamı