Yazgülü Aldoğan Fazıl'ın yanıtı Mezopotamya oldu!
HABERİ PAYLAŞ

Fazıl'ın yanıtı Mezopotamya oldu!

Haberin Devamı

Mezopotamya’da Savaş tamtamları çalarken Fazıl Say’ın son eserinin Mezopotamya’da Savaş’ı “tamtamlarla” anlatması, sanatçı duyarlılığı değilse nedir? “Mezopotamya Senfonisi, insanların ölmesi, öldürülmesine karşın bir barış çağrısı” diyor sanatçı. Cumartesi gecesi Borusan Senfoni Orkestrası tarafından Haliç kıyısında ilk kez seslendirilen eser, salonu hıncahınç dolduran üç bin kişi tarafından dakikalarca ayakta alkışlandı, sanatçılar pek çok kez sahneye çağrıldı.

Bu geceyi ve Fazıl’ın “yazdığım en iyi eser” diye tanımladığı senfoniyi dinlemeyi heyecanla bekliyordum. Tam da Suriye’de yaşanan iç savaşa, mülteciler dışında bir de Suriye tarafından düşürülen uçakla istenmeyen biçimde müdahil olan Türkiye’de nefesler tutulmuş, savaş mı barış mı sorusu havada uçuşurken bu müziği dinlemek insanda tuhaf duygular uyandırıyor. Bu nasıl bir öngörü sorusu ise hayranlık.

[[HAFTAYA]]

Mezopotamya türküsü


Hayranlık sadece eserin konusuna değil. Fazıl Say, Mezopotamya’da “Ovada iki çocuk”, “Dicle”, “Ölüm kültürü üzerine”, “Melodram”, “Ay”, “Güneş”, “Kurşun”, “Fırat”, “Savaş üzerine”, “Mezopotomya türküsü” bölümlerini birbiri arkasına yerleştirirken orkestranın yanına da solist olarak çok ilginç enstrümanlar koymuş. Carolina Eyck’in bir büyücü gibi hiç dokunmadan çaldığı ve ilk kez gördüğüm “theremin” isimli enstrümandan adeta yakaran insan sesleri çıkıyor.

Bülent Evcil ve Çağatay Akyol’un flütlerinden ise olağanüstü tınılar. Tabii Gürer Aykal’ın yönettiği Borusan Filarmoni Orkestrası’nı da övgüyle anmak gerek. Eseri yorumlamaya kalkacak değilim. Ama vurmalı çalgıların uyarısının, ya da Dicle ve Fırat’ı anlatan su seslerinin ruhuma çok iyi geldiğini söyleyebilirim. Şimdi beklentim, bu eserin ait olduğu yerde de çalınması: Diyarbakır’da! En çok onların dinlemeyi hak ettiğini sanıyorum. (Bu yazıyı yazdıktan sonra dünya prömiyerinin Londra’da yapılacağını öğrendim. Bir dahaki mutlaka Diyarbakır olmalı!)

Hoşgörünün altında ne yatıyor?


Galata Meydanı çığrından çıktı. Her gece sabaha kadar meydanda yerlere yayılıp, bira içip çekirdek çıtlatarak, şarkı söyleyerek oturan gençler, gecenin ilerleyen saatlerinde çığlık çığlığa eğleniyor! Genelde, şehirden uzak, mesire yerlerinde düzenlenen rock konserlerini anımsatan bir görüntünün, mahallenin ortasında, evlerin, otel ve pansiyonların, hastanenin hemen yanında gerçekleşmesi akıl tutulması! Sabah, meydan bir kırık şişe ve çekirdek yığını halinde. Her taraf çiş kokuyor, daha fazlasını yazmıyorum.

Mahalleli şikayet etti diye restoranların önündeki masalara müdahale etmiş olan belediye, meydandaki çılgın gürültücü kalabalığa bir şey yapamıyor. Karakol ve 155’e yapılan çağrılar işe yaramıyor. İki öğrenci bir araya gelip slogan atsa bir polis ordusu gönderip gözaltına aldıran Emniyet, buraya müdahale etmeyerek neyi amaçlıyor? Ardından mahalleye içki yasağı mı gelecek? Taksim Meydanı’nda yapılamayan Galata Meydanı’nda da yapılmamalı. Madem gençlerin buluşmak için mekana ihtiyacı var, Perşembe Pazarı’nın önündeki park ne güne duruyor, orada kimse oturmuyor. Burada ise insanlar var!

Dünyada Cinsellik


Geçtiğimiz günlerde aldığım bir elektronik postanın ciddiyetine önce inanmadım, sonra gerçek olduğunu anlayıp çok şaşırdım, Kanada Televizyonu için çalışan bir ekip benimle ilk romanım Kiralık Adam hakkında röportaj yapmak istiyordu. Bir psikolog tarafından hazırlanan “Dünyada Cinsellik” isimli program, değişik ülkelerde çekiliyor. Türkiye bölümü için yapılan röportajlardan birinde de ben ve Kiralık Adam yer aldı. Romanın Almancası da geçenlerde çıktı. Bu röportajdan sonra bakarsınız İngilizce ve Fransızcası da yayınlanır ve sizlerin sevgisini kazanmış olan Uğur ve Hayal’in büyük aşkı pek çok dilde yaşar. İkinci ise yolda, bitecek inşallah!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder