Cumartesi Postası Ete kadın eli değdi

Ete kadın eli değdi

Paylaş
Ete kadın eli değdi

Neslihan Özyükseler ve Dilek Ülker'in dostluğu 17 yıldır sürüyor. Fransız dili ve edebiyatı okuyan ikili 'normal' işlerde çalışmış bir süre. Sonra ortak hayallerini gerçekleştirmişler

RÖPORTAJ: EYLEM KESKİN
eylem.keskin@posta.com.tr

Nasıl tanıştınız?

Neslihan Özyükseler: 17 yıldır tanışıyoruz.
Dilek Ülker: Üniversitede aynı sınıftaydık, Fransız Dili ve Edebiyatı okuyorduk. Mezun olunca iş hayatına girdik ama kopmadık. Sağlam bir dostluk kurduk.

Hangi işlerde çalıştınız?

N.Ö.: Türk Hava Yolları’nda, çeşitli görevlerde bulundum. Son olarak basın departmanındaydım. Bir dergide köşe ve kitap yazdım.
D.Ü.: Uzun yıllar tekstille uğraştım. Sonra da ağabeyimle birlikte ticarete başladık. 7-8 yıl otomotiv sektöründe çalıştım.

Beeftek’i açmak nereden çıktı?

D.Ü.:
Kafamda bir yer açmak vardı ama nasıl olacağını bilmiyordum. İşi Neslihan’la birlikte yapmak istedim.
N.Ö.: İkimiz de eti çok seviyorduk. Sonra hepsi bir arada oldu. Beeftek doğdu.

Peki neden etçi dükkanı?

N.Ö.:
Son zamanlarda Türkiye’de bir kafe çılgınlığı yaşanıyor. İkimiz de eti çok severiz. Hem yemeyi hem pişirmeyi. ‘Neden hem kafe hem de et yapan bir yer olmasın’ diye düşündük. Biz hem kafe hem etçi hem de kasap olarak hizmet veriyoruz. İnsanlar buraya sadece çay kahve içmeye de geliyor. Sabahları kahvaltı etmeye gelenler var, yumurtalı-peynirli, ev reçelli kahvaltı hazırlıyoruz.
D.Ü.: Çok sayıda bitki çayımız var, güzel kahvemiz var. Buradaki kadın eli hissediliyor. Diğer etçilerden farklıyız. Etlerimiz çok güzel, iddialıyız.

Restorancılık ya da kafe geçmişiniz olmadığı için işi batırmaktan korkmadınız mı?

N.Ö.:
Restorancılık geçmişimiz yok ama hep ilgiliyizdir. Birlikte yurt dışına gider, restoran ve kafeleri gezeriz. Özellikle etçileri mutlaka dolaşırız.
D.Ü.: İkimiz de tüm mesaimizi buraya veriyoruz. Çok iyi personelimiz var ama yine de burada olmak zorundayız. İşe başlarken sadece çatal bıçak seçeceğimizi sanıyorduk, bir de baktık, inşaatın içindeyiz.

Kafenizi tırnaklarınızla kazıyarak yaptınız yani...

D.Ü.:
Hiç yardım almadık, kimseyi karıştırmadık. Artık tecrübeliyiz. Bir şube açabiliriz.
N.Ö.: Boya içinde kaldığımız da oldu, üstümüzle başımızla ilgilenemediğimiz de, temizlik yaptığımız da. Alışverişe de çıkıyoruz, mutfağa da giriyoruz, ocağın başına da geçiyoruz.

Peki mutlu musunuz?

N.Ö.:
Çok. Burası bize terapi gibi geldi. Allah kurumsal hayata döndürmesin.
D.Ü.: Şimdi de beynimiz hep dolu. Eskiden işten çıktığımızda her şey biterdi. Şimdi eve gidiyorum, aklıma bir şey geliyor, hemen Neslihan’a mesaj gönderiyorum. İnsan kocasıyla bu kadar mesajlaşmıyordur. En son “Geçen gün yediğimiz gofretler var ya, kahvenin yanına mı versek” diye mesajlaştık.

Peki bu kararı verdiğinizde nasıl tepkiler aldınız?

N.Ö.:
‘Etraf ne der?’ diye de fazla düşünmedik. İkimiz de Aslan burcuyuz. Çok umursamıyoruz. Belli yaşa gelmişiz sonuçta.

Etlerinizin özelliği ne?

D.Ü.:
28 gün dinlendirilmiş etimiz var. Genelde 500 gram oluyorlar. Kuzu küşleme, kuzu sırtı ve kuzu bonfilemiz çok beğeniliyor. Köftelerimiz ve hamburgelerimiz de çok özel. Et yemeyenler için salata çeşitlerimiz var. Bir de tatlılarımız.

Haberin Devamı