Türkiye onu Komiser Behzat Ç. karakteriyle bağrına bastı. Hem ekran hem de tiyatrodaki performansıyla devleşti. Erdal Bey ile buluştuk. Sohbetimize kendisi gibi oyuncu olan eşi Elvin Beşikçioğlu da katıldı Röportaj: Alev Gürsoy Ciminalev.gursoy@posta.com.trBehzat Ç.’yi tekrar çekmeyi istiyordunuz. Emrah Serbes’in ardından ne olacak? Elim bir kaza var ortada. Emrah’ın ruhsal durumuna bağlı. Emrah’ın durumunu bilemiyorum... Ne manadadır, nasıl bir dünyanın içindedir. Benim için Behzat Ç.’nin yazarıdır ve değerli bir insandır. Hoş bir edebiyat adamıdır. Tanrı ona yazması için yetenek vermiş, o da yazmış. Eseri çıkaran o. Biz sadece onun sözcüklerinin vücut bulmasını sağlayanlarız. Behzat Ç.’yi başkasına yazdırıp, oynayalım demek doğru olmaz. Gücü zaten yazarında saklıydı. En az Emrah kadar üzüldüm. Daha fazla konuşmak istemiyorum. Hayır, neden azalsın? Tiyatro oynuyoruz, tüm biletler tükeniyor. 9 yaşından, 70 yaşına kadar seyircimiz var. Behzat Ç. o döneme göre anarşist bir işti. Ondan önce ‘Vali’ filmi vardı, o da sevildi. ‘Adı Efsane’ güçlü bir izleyici kitlesine sahipti. ‘46’ alternatif bir iş olarak başlamıştı. Her birinin kendi içinde farklı değerlendirmeleri var. Marquis de Sade’ı, felsefesini ve sadizmin felsefesini bilen insanların büyük keyif alacağı bir oyun. Fransız Devrimi sırasında hem halk hem de kral tarafından içeri atılan tek yazar. Oysa sanatın gücünün altını çiziyor. Enteresan biri. Biz Sade’ın sözlerinden büyük keyif aldık, seyirci de öyle. Sanata yönelik baskının neden olmaması gerektiğini anlatıyor. Bugün birçok gazetecinin içeride olmasına neden olan ifade özgürlüğünün neden var olması gerektiğini anlatıyor. Hayatının büyük kısmı, sürgünde ve akıl hastanesinde geçmiş. Küvet de hapishaneyi, akıl hastanesini sembolize ediyor.Peki ya kendinizi çıplak görmek ne hissettiriyor? Oyuncu her rolü hakkıyla vermeli. Çıplak ya da giyinik fark etmez. Ama asıl cesaret işi olan, insanın kendisini görmesi. O nedenle o sahneleri hiç kaydettirip izlemedim. Oyunda cinsellik epeyce var...Elbette, cinsellik hayatımızın her yerinde var. Mesela siz bir erkeğin ilk neresine bakarsınız?Gözlerine... Peki daha sonra?Gözler, dişler, eller... O öyle değil işte... Sonra aşağılara doğru inersiniz...Peki, gerçekte var mı serde biraz delilik? İnsanın kendine deli demesinden daha zor bir şey yok. Hepimizde delilik vardır. Çıldırtan durumlar karşısında reflekslerimizi kontrol edemediğimiz bir çok an olabilir. Ama mevzu delilik falan değil. Sözü söyleyebilecek cesarete sahip olan insanlar. Mesela ben istediğim şeyi amiyane şekilde değil de daha akıllıca söylemeyi tercih ediyorum. En son ‘Adı Efsane’ dizisinde oynadınız. Neden tutmadı? Tutmadı diye bir durum yok. Maalesef dizi çekerken hiçbir zaman sezonun tüm senaryosunu okuyamıyorsunuz. Karşınızdaki insanların anlattığı hikaye örgüsüne inanarak sözleşme imzalıyorsunuz. Bu da onlardan biriydi. Bize vaat edilen ile gerçek hikaye arasındaki farkı görünce içinde var olmamayı tercih ettim. Genç oyunculara fazla zarar vermeden yavaşça diziden çekilme kararı aldım. Ben sadece inandığım işlere ve bir ideolojiyi doğru düzgün anlatabilecek işlere evet demeyi tercih ediyorum. ‘Adı Efsane’ bunlardan biriydi. Varoştaki çocukların var oluş mücadelesiydi. Ama iş gece kulüplerinde içki içen çocuklara bağlanınca projeden uzaklaştım. Mevzu o değil, hikayeyi güçlü kılamadık. Basketbolun daha fazla olabileceği, takım ruhunun önde olduğu bir işten, bir anda aşk üçgenleri içinde kendimi bulunca, o hikayede bir Erdal Beşikçioğlu gerçekte nasıl biri?Erdal Bey: Yalın haliyle evli, iki çocuğu olan, devlet memurluğundan emekli bir adamım işte. Erdal Bey: Mesela Avrupa’daki bir otomobil fabrikasının işçilerine bilet dağıtılıyor, gidin tiyatro seyredin diye... Bizde hangi topluluk yapıyor bunu? Gelip bizimle pazarlık ediyorlar, “Toplu bilet alırsak ne kadar indirim yaparsınız?” diye. Sanat indirimli bir şekilde nasıl sunulabilir? Utanç verici. Gerçekten sanat ve sanatım adına üzülüyorum. sanat ve sanatım adına üzülüyorum. Sanatın ucuzlaştırılmasına tepkiliyim. Elvin Hanım: Bu halkın suçu değil. Büyük firmaların, belediyelerin bakışı bu. Manaya indirim yapar mısınız? Devlet tiyatrosu biletini uyguna satar. Çünkü her kesime ulaşmaktır amacı. Bizim hayatımız tiyatro. Öyle nefes alıp verebiliyoruz. Tiyatro sadece sahneye koymak değil. Çok daha fazlası var: Derin bir düşünce var, felsefe var, psikoloji var, sosyoloji var. İçinde hayat var.Çok ünlü bir isimle evlisiniz. Zor mu?Elvin Hanım: Hiç değil. Bizim gibi sade yaşayan başka çift var mıdır, bilmiyorum.Kıskanır mısınız eşinizi?Elvin Hanım: Zaman zaman ‘şununla gezdi’ gibi haberler yapılıyor ama kıskanmam. Şüphem bile olmaz. Çünkü eminim ki, Erdal bir gün aşık olup gidecek olursa ilk bana söyler. O benim bu hayattaki tek dostum. Erdal anlar, dinler, yardımcı olur. Tek bir bakışı bile bana bir şey anlatmak için yeter. 24 sene oldu, birbirimizi hiç bırakmadık.Hiç mi sinirlendiğiniz olmadı? Elvin Hanım: Evle, çocuklarla ilgili arıyorsam ve telefonumu ısrarla açmazsa sinirlenirim. Elvin Hanım: Hacettepe’de konservatuvarda sınıf arkadaşıydık. Romantik bir hikâyemiz yok. Sanırım dostluktan böyle bir aşk çıktı.Erdal Bey: Bizim öykümüz hâlâ devam ediyor. Erdal Bey: Bu ülkede oyuncu olmalarını istemiyorum.Elvin Hanım: Olacaksa, kendilerini geliştiren sanatçılar olsunlar. Ama bu yolda acı çekecek. Parasız da kalacak, para da kazanacak. Erdal Bey: Televizyona başlama sebebim bu. Devlet Tiyatrosu’nda memuriyetten kazanıp krediyle aldığımız evimizin çatı ve yağmur giderlerini lağıma bağlamışlar. Evimizi lağım bastı.Hikayeyi merak ettim...Elvin Hanım: O dönem maddi durumumuz iyi değildi. Her şeyimiz mahvolmuştu. Kızım Derin 2.5 yaşındaydı. Erdal’a dedim ki, “Git çalış.” Çıkış o çıkış! Eve bir geldi, eller dolu. Yani evimizi lağım basmasaydı seyirci Erdal ile televizyonda daha geç buluşacaktı. Elvin Hanım: Çocuğunu bırakıp giden, hayatını diziden kazanan çok oyuncu var. Alın teri döküyorlar. Tabii kazanacak, hakkı. Bunu kimin sorgulamaya hakkı var? Ben bir CEO maaşını sorguluyor muyum? Ne münasebet.Dizi seyrediyor musunuz? Erdal Bey: Hiç izlemiyorum. Hepsi aynı, değişik bir aşk hikâyesi görmedim. Çünkü RTÜK var, o yüzden anlatacağınız şeyler sınırlı. Sınırlı olunca da hepsi aynı oluyor. Erdal Beşikçioğlu şu günlerde ‘Tüy Kalemler’ oyunu ile sahnede. 18. ve 19. yüzyılın aykırı Fransız yazarı Marquis de Sade’ı (okunuşu Marki dö Sad) canlandırıyor. Sade, yazıları nedeniyle hayatının büyük kısmını hapishanede, sürgünde ve akıl hastanesinde geçirdi. Kanunları, dini ve ahlakı yok sayan Sade, önemli olanın fantezi, haz ya da ahlaksızlık olduğunu savundu. Sadizmin kurucusu kabul edildi. Sadizm, insanın karşısındakine acı vermekten haz alması olarak tanımlanıyor. Behzat Ç.’nin senaristi yazar Emrah Serbes 22 Eylül’de İzmir Torbalı kavşağında bir kazaya sebep oldu. Çarptığı araçtaki üç kişi hayatını kaybetti. Otomobilde bulunan bira kutusunda Emrah Serbes’in DNA’sı tespit edildi. Böylece Emrah Serbes’in araçta alkol aldığı ortaya çıktı. Serbes, Menemen T Tipi Cezaevi’nde tutuklu yargılanıyor.