Mesut Yar Ekran güzelleşebilir!
HABERİ PAYLAŞ

Ekran güzelleşebilir!

Haberin Devamı

Ve eğer diziler adına beklenen bir güzellik kaldıysa o güzellik bizzat Kanal D tarafından masaya sürüldü...

Pazar akşamları yayınlanan Bodrum Masalı, 60 dakikaya düşürüldü. Hemen peşinden de Hayat Şarkısı’nın daha uzun süreli bölümleri ekrana gelecek...

Bakın şimdi. 60 dakikayla yüksek bütçeli bir işi ayakta tutmak mümkün değil. Ama özel reklam tarifelerinden başlayarak diziyi ayakta tutabilecek bir sürü ekonomik formül bulmak mümkün...

Eğer sadece Blu TV gibi platformların göze aldığı bu ekonomik riski alıp dizileri izlerken yormaz hale getirirseniz izleyiciye farklı içeriklerle buluşma imkanı da verirsiniz. Ekran güzelleşir yahu!

Evde ayakkabıyla dolaşan kimdir?

Okurumuz Zuhal Güç notunu düşmüş; “Biz Türklerde eve sokakta giyilen ayakkabıyla girmeme alışkanlığı vardır. Eve girince ya terlik ya da babet türü ev ayakkabısı giyilir. Neden dizilerdeki zengin evlerinde (Kanal D’deki Hayat Şarkısı hariç) yatak odalarına kadar botlar ve stilettolarla girildiği gösteriliyor?

Paramparça (Star TV) dizisinde Hazal ayağındakilerle yatağa bile girdi. ‘Sosyete böyle’ diye vurgulanıyorsa, o da yanlış. Bir istisna vardı; Paramparça’da Nurgül Yeşilçay terlik giymişti. Onu da bir hizmetçi yapmadıkları kaldı!”...

BİRAZ DAHA ZOR

Yayın süresi yaklaşık 1 saate indirildi. O saat içinde hem sosyal mesaj verip hem de magazin gündemini yorumlamak çok zor. Üzerine bir de konuk alınıyor...

Anlaşılan Renkli Sayfalar (Kanal D) bu makaslama yüzünden önümüzdeki günlerde nefes nefese bir performans sergilemek zorunda. O saatlerde bu performans izleyeni yorabilir de...

Programın tam bir üçlü uzlaşma halinde devam etmesinde de sıkıntı var sanırım. Yorumcuların birbirini sürekli onaylaması “didişme seven” izleyici açısından sevimli değil...

Başka ne diyebilirim ki? O hat üstünde zor bir iş yapılıyordu; şimdi her şey iki kere zorlaştı!

İki rakamla Çoban Yıldızı!

Çoban Yıldızı (FOX) dizisinde Zühre ve Seyit’in kaçış macerasında kötü karakter Zekkar ve adamları kasabada ağır bir dehşet saçıyor ama ortada ne jandarma ne de polis var...

Dizi sanki Vahşi Batı’da geçiyor gibi. Haydutlara terk edilmiş kasaba ve bir dolu mağdur kasaba sakini var. Zordaki insanlar bir yerlerden bir güçlünün gelip ellerinden tutmasını bekliyorlar. O beklenen mutlaka gelmeli, bu bir!

Bu arada Seyit’in babası İbrahim ile yasak aşk yaşayarak yuva yıkan kadın karakter Şerife, işvesiyle, cilvesiyle ve elbette entrikalarıyla her dizide olmazsa olmaz profillerden birini resmediyor. Bu kes, kopyala ve yapıştır karakterlerin gına getirdiğini düşünüyorum. Olmasa olmaz mı, bu da iki!

VAY ARKADAŞ BU NE?

Yahu arkadaş “bu doğru bir yol” dedik. Daha 40 saati çıkmadan Sabriye ile Adem (Survivor/TV8) birbirine girdi...

Şimdi bunu, “Adem ‘nankör’ dedi de, Sabriye de ‘ona ihtiyacım yok’ deyiverdi” hattından analiz etmeye çalışırsak o aşk başlamadan bitti, geçmiş olsun...

Ama bende hâlâ bir umut var. Çünkü elektrik dediğin yükselen ve düşen voltajıyla kendine bağımlılık yapar. Gençlerde de bu türden bir elektriği görüyoruz, değil mi?

Herkesi mağdur eden tek kötü

İçerde (Show TV) dizisinin yayınlanan son bölümünde sadece bir sahnesinde yüzünü gösterdi ve “Özlediniz mi Coşkun ağabeyinizi?” diye sordu...

İşte tam da o anda ekrana doğru “hem de çok özledim” notunu düştüm. Kabul ediyorum, dizinin içinde birbirinden sağlam kötüler, ustalıkla işlenmiş entrikalar var...
Ama ne bileyim o “tak taka tak tak” sesi ve Coşkun’un tarifi zor kötülüğü bana göre ciddi bir boşluğu dolduruyor...

Hikayedeki yeri nasıl zenginleşir bilemem? Ama şunu bilirim; Coşkun türü düşmanlık Celal ve her beş bölümde değişen can düşmanlarının hırlaşmasından daha değerli. Çünkü hikayedeki her karaktere yapmış olduğu en az bir kötülük var. Kısacası adam modern söyleyişle “sürdürülebilir kötü”!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder