Doğayla bütünleşmeden gelen “güzellik” yalan!

Botox, ip askı estetiği, dolgu gibi uygulamaların üç boyutlu yüz simetrisini bozduğu iddiasıyla tekrar tartışılmaya başladığı günümüzde dünya neleri konuşuyor gelin beraber bakalım!

Yurtdışındaki siteler, forumlar, sağlık platformları “Hangi kremi kullansam gençleşirim?” diye soran soru ve yorumlarla dolu değil. Daha çok zararları, içerikleri, uygulamaların gelecekteki etkileri tartışılıyor. Bizimkilerse “Yeni bir uygulama çıkmış, hadi gidip yaptıralım hatta mümkünse doktorun kliniğinde gün yapalım” havasında. Bu söylediklerim herkes için geçerli değil tabii. Organik bakımlar peşinde koşan, alüminyum içermeyen deodorant kullanan, çamaşır deterjanlarını tamamen yok sayıp, paraben içermeyen sıvı el sabunlarını makinelerinde kullanan insan sayısı hiç de az değil. Bulaşık deterjanı için seçimlerini organik, doğaya zarar vermeyen ürünlerden yana kullananlar, hayvan testleri yapmayan ürünlerle cilt bakımını yapan eğer “Cruelty Free” değilse görmezden gelen, hatta her platformda negatif yorum yapan kadınlar dünyanın yeni yönlendirici gücü.

Elini taşın altına koy!
Kremlerin içerikleri kadar, hangi yüz masajıyla kullanılması gerektiği de tartışılıyor. Yukarıya doğru yapılan hareketlerin yerçekiminin etkilerini azalttığı, düzenli bakımın erken yaşta herhangi bir estetik uygulamaya ihtiyaç bırakmadan güzelliği uzun yıllar korumaya yardımcı olduğu biliniyor. “Bugün yüzümü yıkamadan yatayım, çok yorgunum” lafının hiçbir kadının lügatında yer almaması gerektiği, temiz bir cildin her gün düzenli krem kullanmak kadar önemli olduğu genç yaşta aşılanıyor. Hatta markalar reklam filmlerinde kendi markalarını ön plana çıkartmak yerine sözle bile olsa bu bakım eğitimlerini adeta bir sosyal sorumluluk gibi ekrana taşıyor.

Yıllardır “Türkiye’de de markalar taşın altına elini koymalı, kendilerini anlatmaktansa gerçeklerden bahsetmeli, yönlendirmeli, eğitmeli” diyoruz. Geçen sene Garnier’in her yerde dağıttığı ve üzerinde “Makyajla yaklaşmak tehlikeli ve yasaktır” yazılı yastık yüzleri, Yves Rocher’in Toprağın Kadınları projesi, L’Occitane’ın Altı Nokta Körler Vakfı ile yaptığı “Engellenebilir körlük”le ilgili çalışmaları, L’oreal’in BUMED’le ortak yaptığı dersler, engelli kızları hayata katma çabaları karşılaştığımız en iyi örnekler fakat daha fazlasına ihtiyacımız var.



Bariz cilt kanseri örnekleri
Marka adı vermeden bahsedeceğim; geçtiğimiz sene Türkiye’de satışa sunulan bir krem markası var. Geldiği anda dünyadaki yazılara bakma refleksiyle girdiğim forumlar beni vahşi sağlık gerçeğiyle tanıştırmış, krem hakkında yapılan “Cilt kanseri yapabilir” yorumları karşısında yazacak mecra bulamamaktan kendimi de yemiştim. Krem dünyanın pek çok ülkesinde yasaklanmış olmasına rağmen Türkiye’de satılmaya devam ediyor. Sadece marketlerde birinin aldığına rastlarsam müdahale edebiliyorum. Kişisel çabam yetersiz; daha çok yazıp, daha çok konuşmamız gerek.

Sorun bir değil bin. Bir başka mevzu duş jelleri ile ilgili. Piyasada sayısız marka duş jeli satılıyor. “Her gün banyo yap, sağlık için bu zorunlu” diyor ama insanları paraben, koruyucu içeren aslında cildin tüm yapısını bozan duş jelleriyle tanıştırıyorlar. Bazen durup “Aslında her gün banyo yapmasanız da olur” diyesim geliyor. Eğer yüzde 80 oranında bitkisel değilse, paraben içeriyorsa yıkanmamak her gün yıkanmamaktan daha iyi olabilir. Bir yandan metrobüste maruz kaldığım ter kokularını hatırlıyor, bunu söylemek ne kadar doğru diye kendimi sorguluyorum ama cilt sağlığı duygularımın önünde.

Yüzünü saç şampuanıyla temizleyen, Aloe Vera içeriyor diye kremi sürmektense yemeyi tercih edebilen kadınların örnekleri önümüzdeyken güzellik doğrularını daha çok konuşmamız, güzelliğin markalardan ibaret olmadığını, sağlığın önemli bir parçası olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Çoğu gazetede bile sabit güzellik köşeleri yokken kime, neyi, nasıl anlatacağız inanın bilmiyorum ama bir uyanış adına yazımla karşılaşmanızı diliyorum...