Yazgülü Aldoğan Dilden damak tadına, geçmişten geleceğe kalır mı?
HABERİ PAYLAŞ

Dilden damak tadına, geçmişten geleceğe kalır mı?

Haberin Devamı

Uzun yıllar büyük gazetelerin eklerini, kültür sanat sayfalarını hazırlamış olan gazeteci Deniz Alphan, bir süredir kendini yemek kitapları yazmaya vermiş zannederken bir belgesel filmle karşımıza çıktı: Kaybolan bir dil ve yemek kültürü, Ladino ve Sefarad mutfağı.

Bir zamanlar çok kültürlü, çok dinli bir toplumduk biz. Hele İstanbul. Anadolu, Asya’yla Avrupa arasında bir köprü olmanın getirdiği coğrafi ve siyasi konumu nedeniyle tarih boyunca göçlere, gelip geçenlere vatan olmuş.

Gidenin unutamadığı, gelenin tam da yerleşemediği ama sevip de kopamadığı bir toprak. İspanyol Yahudileri de çok uzun yıllar önce orası burası derken gelmiş Anadolu’ya, Edirne’ye. İspanyolca’nın bir lehçesini, Castillo’yu konuşurlarmış kendi aralarında. Sonra buna Ermenice, Rumca, Türkçe, Farsça kelimeler de karışıp bir tür salataya dönmüş ve yeni kuşaklar sevmez olmuş anne babalarının konuştuğu bu farklı dili. Onlar aristokrasinin dili olan Fransızca’yı öğrensin diye de okullar açılmış o sırada.

Dilden damak tadına, geçmişten geleceğe kalır mı

Alliance okulunda kız öğrenciler

Çocuklar Türkçe’yi sokakta, Fransızca’yı okulda öğrenip Ladino konuşan ana babalarından utanır olmuş ve yazılmayan, kullanılmayan her dil gibi bu dil de ölmeye yüz tutmuş. Patlıcan ağırlıklı Yemek ve tarih yazarı Aylin Tan’ın pek güzel birleştirdiği gibi dil ve damak tadı, aynı yerden gelip ağzın içine hapsolmuş.

Patlıcan ve hamur işi ağırlıklı Sefarad mutfağı da yıllar içinde zahmetli ve ağır olduğu için terkedilmiş. Oysa zamanında Cuma akşamları ekşi erikli kaya balıkları pişer, evden patlıcanlı, pırasalı börekler eksik olmaz, patlıcanın da onlarca çeşit yemeği yapılırmış.

Zaten İspanya’da patlıcanı bir Yahudiler bir de Müslümanlar yermiş. İşte tüm bu anıları ve geçmişte kaybolup gidecek güzellikleri, tanıklıklar, fotoğraflar, müzik ve tatlar eşliğinde anlatmış Deniz Alphan. İlber Ortaylı’dan Soli Özel’e, Aylin Tan’a, annesinin anılarıyla Gila Benmayor’a ve Mario Levi’ye pek çok tanıdık çehre var.

İKSV İstanbul Film Festivali kapsamında izlediğimiz belgeseli İKSV’den Ayşe Bulutgil’in katkısıyla Deniz Alphan’ın meslektaşları olarak örgütlenip birlikte izledik, heyecanımız katlanıp arttı. Şimdi sıra o yemekleri yaptırtıp tadına bakmakta! Ve Deniz’in başarılarını beklemeye. Çünkü bu film, onun ilk çalışması olmasın rağmen, pek çok festivalde gösterilecek, herkesin ağzında ve belleğinde buruk tatlar bırakacak bir içtenlikte olmuş.

Kadınlar siyaset yapamaz mı demek istiyorsunuz?

Meral Akşener’e yapılan, daha doğrusu MHP Genel Merkezi’nin, Devlet Bahçeli’nin yaptırdığı taciz, fevkalade çirkin ve çağdışıdır! Meral Akşener, o partiden milletvekili seçilmiş, TBMM Başkan Vekilliği yapmış, cumhurbaşkanına vekalet etme mertebesine kadar yükselmiş, İçişleri Bakanlığı gibi fevkalade maço bir görevi yürütmüş bir siyasetçiyken, sırf genel başkana muhalefet etti diye ona etek atmak ne demek?

Bu nasıl bir terbiyesizlik?

100 kişilik tosun grubu, etek ve topuklu ayakkabı atmış, Akşener’in konuştuğu salonun önünde! Bu ülkenin halkının yarısı kadın. Daha da önemlisi o kadınlar sizi doğurdu, büyüttü, yazıklar olsun ki iyi yetiştirememiş! Kadınlar sizin ananız, bacınız, eşiniz, kızkardeşiniz, arkadaşınız, öğretmeniniz, doktorunuz. Ne olmuş, sizi yönetemezler mi?

On altı yıldır o mu yönetiyor ülkeyi?

Kendileri bile dil sürçmesiyle seçim deyip duruyor, oysa seçim yapmıyoruz, yani milletvekili, cumhurbaşkanı seçmeyeceğiz, çok daha önemli bir işimiz var: ülkenin yönetimini değiştirecek bir yasayı kabul mü red mi ediyoruz, ona karar vereceğiz!

Hal böyleyken devleti yönetenlerin sabahtan akşama anamuhalefet partisi genel başkanına saydırmasını anlamak mümkün mü? On altı senedir o yönetmiyor ki ülkeyi? Siz yönetiyorsunuz!

Hani hal ve gidişten memnun değilseniz, bu sizin suçunuz, onun değil ki?

Ha seçim yapsak da o gelecek olsa, yine anlayacağım, bak onu seçerseniz, bizim iyi yaptığımız şeyleri yapamaz demenizi. Ama o gelmeyecek, yine siz duracaksınız orada. O zaman niye doladınız dilinize, Kılıçdaroğlu şöyle, Kılıçdaroğlu böyle diye? “Ben olmasam ne konuşacaklar?” derken haksız mı?

Muhalefet liderlerinden birini içeri attınız, birini yanınıza aldınız, ötekini de halı gibi dövüyorsunuz, seçim olsa amenna, tek çıkarsınız. Ama halk biliyor, seçim değil, anayasa oylanacak. O kadar da aptal değiller.

Siz hele bir anayasada neleri değiştirdiğinizi anlatsanıza?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder