Mesut Yar Çıplak Gerçek'i doğru anlamak
HABERİ PAYLAŞ

Çıplak Gerçek'i doğru anlamak

Haberin Devamı

“Çıplak Gerçek” (Star TV) hakkında bir okur mektubunu yayınlayarak dizinin algılarda esinlenme hissi yarattığını not düşmüştüm. İlk bakışta malum bu türden dizilerde anlatılan hikayeler hep birbirine benzer. Ama mesele o değilmiş. Dizi bizzat bir uyarlama olduğu için esinlenme notu yanlış olmuş sanırım. Bunun için bir özür borçlu hissettim kendimi.

Yine de esinlenme ile uyarlama arasındaki ince farkı her izleyicinin bilgelikle anlamasını bekleyemeyiz değil mi? Kaldı ki bir doktora tezi hazırlar gibi değil, TV izler gibi izliyoruz dizileri. Neyse. 45 dakikalık dizilere çok alışık bir izleyicimiz yok. Bu yüzden mesela Ümit Ünal gibi usta bir elden de çıkmış olsa “Çıplak Gerçek” araya koyduğu bir hafta mesafede kendisini çabuk unutturuyor. Belki bunun önüne geçmek için kanalın haftada bir bölümlük yayın periyodundan çok daha sık bir yayın aralığını belirlemesi gerekiyor. Sanırım öyle de olacak. 45 dakikalık bir diziyi tüm izleyiciye kabul ettirmek gibi cesur işler hakikaten ekstra riskler üstlenmeyi de gerektiriyor!

[[HAFTAYA]]

ÖYLE ANNE-OĞUL MÜMKÜN DEĞİL!

“Hayatımın Rolü”nde (Star TV) sevenleri arasında lakabı “Amca” olan İlhan Şeşen Ağabeyimizin neredeyse yaşıt olduğu Güzin Özyağcılar’ın oğlu olarak resmedilmesi tuhaf geliyor bana. Amca hakikaten yaşlandıkça karizmatikleşiyor ama sonuç itibarıyla ak düşen saçları ve yüz çizgilerini örtemiyor o büyüleyici özellik. Tamam, dizideki haliyle Güzin Abla bir hayli bakımlı bir anneyi canlandırıyor ama hiçbir bakım bu denli mucizevi bir sonuç yaratamaz bana göre. Neyse, bu hoş detayı bir kenara not düşelim. Bir de geçtiğimiz bölüm Yaşar karakterinin Hollywood’dan etkilenerek ortaya çıktığını ifade eden Haluk Bilginer bu hafta direkt adresi de verdi; “Mrs. Doubtfire!” Bu denli samimi bir dizinin sadece yaz aylarında yayınlanacağını düşününce insan “Vallahi olmaz” diyor içinden. Hikaye biraz kısır da olsa bizdeki senaristlerin o cendereden çıkabileceğini düşünüyorum ben. Öyle ya, komedi diye başladık ama ince göndermelerle resmen drama da göz kırpar oldu “Hayatımın Rolü”; ne dersiniz?

HIZ İYİ AMA ACELE KÖTÜ


TRT, spor yayıncılığında ciddi bir hız kazandı. 2012 Londra Olimpiyat Oyunları’nı yayınlayan kanal ekranların boş zamanında çölde vaha gibi geldi farklılık arayanlara. Ama hız tek başına bir işe yaramıyor kimi zaman. Hızın yanında kalite de şart. Olimpiyat oyunlarını anlatan birçok spiker arasında sadece Orhan Ayhan ustamızı benimseyebildik. Özellikle Londra’dan yayın yapan anlatıcıların acemiliği karşısında bir tuhaf oluyor izleyen. İstanbul’dan anlatanlar daha seçkin bir kadroymuş hissi doğuyor bir süre sonra. Neyse. Olimpiyat gibi büyük bir organizasyonu ekrana taşırken ekran içinde kurulan dekora bile ekstra hassasiyet göstermesi gerekiyor yayıncı kuruluşun. Bu anlamda izlediğimiz birçok ara programcık aceleye getirilmiş havası yaratıyor ekranda. Aman dikkat diyelim!

Vurgulara dikkat etmeli!

Bir uyarı tonu da TRT Ana Haber Bülteni’ne sesini veren arkadaş için düşelim hemen (aynı zamanda TRT Haber’in bültenlerinde de sesi var). Görüntülerin üzerine okuduğu metinde öyle bir ses tonu kullanıyor ki uyumakla teyakkuza geçmek arasında hızla gidip geliyor dinleyen. Vurgularındaki abartı ve kelime sonlarında harflerin telaffuzundaki hali bir hayli rahatsız etti beni. Haber dediğin bir bildiri okur gibi aktarılırsa bir anda boyut değiştirebiliyor. Biri sevgili kardeşimize haber program değil, haber bülteni okuyucusu olduğunu hatırlatmalı. Bunu yapmak en son bize düşmeli hatta ne dersiniz?

O vakit devam Hocam

Mustafa Karataş Hoca’nın Kanal 7 ekranında hediye olarak dağıttığı Umre paketinin çekilişle yapılmasının caiz olup olmadığını sormuştuk. Hoca’dan bizzat canlı yayında yanıt geldi. Üstelik yanında çekilişsiz kurasız bir de kitabını hediye etti bana. Teşekkürler. İşin içinde maddi bir bahis durumu yoksa çekilişli hediyenin en adil sistem olduğunu söyleyen Hoca örnek olarak öğretmen atama kuralarını gösterdi. Bir hayli makul bir yanıttı. Çıkarsız, beklentisiz yapılan her hayırlı iş tarafımızdan ancak alkış ve minnetle yanıtlanır. Mustafa Karataş Hoca’nın izleyicisine verdiği bu çok özel armağana da sadece “Allah razı olsun” demek düşer bize. Hem cevabını da almışken...

İftar kazalarına dikkat!

Ramazan’ı neredeyse yarıladık. Ama dikkatimi çeken iftar kazalarını görmezden gelemiyorum bir türlü. Önceki akşam İstanbul iftar saatine denk gelen yayını esnasında orucunu açmak için hızlıca bir şeyler atıştıran Kanal 7 ana haber spikeri Erhan Çelik’in ekrana yanlışlıkla gelen görüntüsü işin külfetini açığa çıkardı. Hakikaten iftar saatinde yayının devamlılığı adına kimi zaman çok zor durumda kaldığını görüyoruz ekrandakilerin. Mesela Nihat Hatipoğlu Hocamız, ezan okunduktan sonra da soruları yanıtlamaya gayret ediyor. Tüm gün süren oruç yorgunluğuna bir de iki saat kesintisiz konuşmayla devam eden canlı yayın yorgunluğunu eklersek sanırım ekran başındakilerden çok daha fazla sevap kazanıyordur ekran içindekiler. Allah kolaylık versin...

Bu da fazla kamufle değil mi?

Önceki akşam Fox TV ekranında yayınlanan “Kamuflaj” isimli yarışmayı ilk kez izledim. Hızlı bir bilgi yarışması diyebilirim. Harflerin arasına gizlenmiş yanıtları bulmaya çalışıyor yarışmacılar. Sonuç itibarıyla soruların da ipuçlarının da çok net olması gerekiyor ama orada bir sıkıntı var sanırım. Mesela önceki akşam final bölümünde “Kumbara” sorusunun ipucu olarak verilen “çocuk bankası” örneği bana yekten “sperm bankası” ya da tüp bebek merkezini hatırlattı. Sonucun “Kumbara” çıkmasına şaşırmadık ama teşbihte hata olunca finalde 10 bin liralık ödül de havaya gidiverdi işte. İpuçlarının daha net olması sağlanırsa “Kelime Oyunu” gibi rakiplerinin hizasına gelebilir “Kamuflaj.” Yoksa yanıtlar sadece kamufle edildiği gibi kalır!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder