Kültür - Sanat Bir vicdan polisiyesi
Paylaş
Bir vicdan polisiyesi

Ahmet Ümit, “Kırlangıç Çığlığı”yla yine Ahmet Ümit’liğini yapıyor. Bir solukta, gözlerinizden uyku aka aka bir sayfa daha telaşıyla okuyacağınız, yine çok katmanlı, çok boyutlu bir macera koyuyor önümüze

Sinem DÖNMEZ
snmdnmz@gmail.com


“Kırlangıç Çığlığı”nda nasıl bir ikilemle karşı karşıya kalacağımızı daha ilk sayfadan fısıldıyor Ahmet Ümit. “Gel” diyor, “sana insan ruhunun zıtlıklarını anlatacağım…” Ve sonra içeri Başkomiser Nevzat giriyor. Çok, çok sıcak günlerde geçiyor “Kırlangıç Çığlığı”. Şakaklardan süzülen ter damlalarını, yaz güneşinde içi ısınan arabaları, ağacın altında yaprak kımıldamayan masaların iç bunaltıcılığının atmosferinde anlatıyor bu ruhunuza ağır gelen hikayeleri.

2012’de 12 sabıkalı çocuk tacizcisini öldüren bir seri katilimiz var. Neredeyse imrendirecek zekada, tüm emniyeti parmağında oynatan, iz bırakmamış bir katil, lakabı Körebe. Polise, “sizin yapamadığınızı ben yapıyorum” dercesine, bu sabıkalı çocuk tacizcilerini öldürüyor ve bir çocuk parkına bırakıyor. Her biri, ensesinden tek kurşunla vurulmuş, gözlerinde kırmızı bir göz bağı, ellerinde bir oyuncak. Hiç iz bırakmadan, tertemiz cinayetler. Hiçbir zaman yakalanamamış katilin imzası 2017’nin o sıcak yaz sabahı tekrar ediliyor. Bir çocuk parkında bulunan bir adam, gözünde kırmızı bir göz bağı, elinde bir bebek. İşin tuhafı, Başkomiser Nevzat, bu öldürülen çocuk tacizcisini tanıyor. Elindeki bebeği de…

KÖREBE GERİ DÖNÜYOR

Körebe olduğunun anlaşılması için iki gün sonra bir cinayet daha işlenmesi gerekiyor ve bingo. Körebe, geri dönüyor. Romandaki kahramanlar ve okur bir dilemmanın içine düşüyor. Biraz hayranlık, biraz empati, biraz yakalama arzusu, yani tam bir arada kalmışlık. Bu kez çözülmesi gereken katilin kim olduğu değil sanki. Nedenleri ve sonuçları. Hem insan bunu nasıl yapar noktasınd hem bu kötülüğün çözümü var mı sorusunu sorduruyor. Belki de ondan, katilin kim veya kimler olduğunu tahmin etmemize izin veriyor Ahmet Ümit. Üzerinizden katilin kim olduğu merakını attıktan sonra derin derin okunacak bir roman bu. İnsan olmak üzerine bir polisiye bu seferki. Bir katil bir insan mıdır, cinayet insanlıktan çıkmanızı sağlar mı? Kötüleri öldürmek sizi iyi bir insan mı yapar, yoksa sadece bir katil mi? Peki ya cinayetlere ve kötülüklere göz yummak?

Tüm toplumu için için kanatan bu göz yumma hali, Körebe’nin göz bağına benziyor. Körebenin kullandığı göz bağı, salt öldürdüğü insanların değil, hepimizin gözünde. Tüm bu kötülüğü görmemeyi seçtiğimiz için.

Bir seri katilin hikayesini çözeceğiz zannederken, işin içine organ kaçakçılığı, Suriyeli mültecilerin Türkiye’de yaşamaya çalışması giriyor. Ahmet Ümit, o tanıdık maharetli zihniyle bu ilgisiz gibi görünen konuları birleştiriyor. Romana adını veren kırlangıç çığlığı, Suriyeli mülteci Medeni’nin sözlerinden. Kırlangıçlar göç ederken, içlerinden ölenler olurmuş. O göç eden kuşların sevinç çığlığı sandıklarımız meğer ağıtları, yas çığlıklarıymış. İşte memleketlerini bırakıp başka ülkelere insanca yaşamak için giden bu insanlar, kendilerini göç eden kırlangıçlara benzetiyor: "O kırlangıçlar kadar olamıyoruz, insanları rahatsız etmemek için yasımızı bile tutamıyoruz."

CEHENNEM NEDİR Kİ?

Bu ülke size kucak açtı, nankörlük etmeyin’ler elbette sonrası. Fuhuşa zorlanan, dilendirilen ve zenginlere verilmek için iç organları çalınan, satılan insanlar… Burası bir cehennem efendi, biz bir cehennemin içinde yaşıyoruz derken, romanın açılış cümlesi geliyor aklınıza, “Vicdanını yitirmiş bir dünyadan başka nedir ki cehennem?” İşte romanın tam ortasında, yaşamak için çocuklarının, kendilerinin organlarını feda eden mülteciler var. Yoksulluk ve zenginliğin, çaresizlikle çarelerin bıçak kesiği gibi birbirinden ayrıştığı bu devirde, insan gibi yaşamak için neleri feda edebilirsiniz?
Tavsiyem, heyecana kapılıp hızlı hızlı çevirmeyin sayfaları. Çünkü biliyorum ki öyle yapacaksınız, ben ne dersem diyeyim. Yine de bu uzun uzun düşünülmüş, demlenmiş romanı sakin sakin okumanızı öneririm. Sizi yerinizde huzursuz edecek, düşündürecek bir roman “Kırlangıç Çığlığı”. Hevesle tavsiye ederim.

İNSAN RUHUNUN DERİNLİKLERİNDE

İnsan ruhunun kıyısında değil, derinliklerinde dolaşıyor. Masumla suçlu, vicdanlıyla vicdansız, iyi ve kötü birbirine karışıyor. “Kırlangıç Çığlığı”, biraz empatiye, biraz vicdana, birbirimizi anlamaya doğru bir yol açıyor. O yolda dolaştırdığı okurunu, insan ruhuyla yüzleştiriyor.

Ahmet Ümit, içinde bulunduğumuz dönemin arka planını, tüm sembolleri ve jargonunu da atlamadan anlatmış. Roman olmanın yanında bir yakın tarih panoraması bu. Okumayı bile içinizin kaldırmadığı haberler, bakamadığınız görüntüler, yarısında nefesinizin sıkıştığı tanıklıklar bir araya geliyor. Günümüz insanının kötülüğünü resmediyor. Ve kötülüğün muhasebesini yaptırıyor bize. Hırstan mı, çaresizlikten mi, kurban olmaktan mı, çağa ayak uydurmaktan mı, ona siz karar veriyorsunuz. İnsanlık bitti mi, yoksa insanlık hep böyle miydi?

Kırlangıç Çığlığı
Ahmet Ümit
Everest Yayınları
400 sayfa





Haberin Devamı