Cumartesi Postası Bir körün rüyası

Bir körün rüyası

Paylaş
Bir körün rüyası

Kitapçı Devrim Tarım doğuştan kör. Yanına gidip, “Bana kör olmayı anlatır mısın?” dedim. “Nasıl rüya görüyorsun? Nasıl aşık oluyorsun? Nasıl sevişiyorsun?” “Ne kadar klişesin!” dedi. “Gel hadi, anlatayım…”

RÖPORTAJ: IŞIL CİNMEN

Kör doğuyor. Eskişehir’in ücra bir köyünde yaşayan altı çocuklu, taşralı bir ailenin tekne kazıntısı olarak…

Uzun süre kimse ona kör olduğunu söylemiyor, o da haliyle diğer insanların gördüğünü bilmiyor. İçinde ışık ve görüntünün olmadığı dünyasında herkes gibi olduğunu düşünerek yaşıyor. Ara ara kendini eksik hissediyor ama eksikliğini gözlerine vurmuyor.

Diyor ki, “Neden hep ben düşüyorum? Neden herkes benden hızlı? Neden onlar yapabiliyor da ben yapamıyorum?” Nedenini öğrenmesi beş yılını alıyor. Arkadaşları onu yakar topa almadıkları zaman, “Neden beni de almıyorsunuz?” diye bağırıyor.

Çocuk acımasızlığı, hayatını değiştirecek o cevabı pat diye yapıştırıyor: “Körsün sen!” O ana dair hatırladıkları, öfke ve kederle karışık tedirginlik ama büyük bir kavrayış…

Hayat o günden sonra değişiyor. Ona Devrim adını veren dayısının yol göstericiliğiyle, köyden çıkıp ODTÜ Uluslararası İlişkiler’e ve oradan Samatya’ya uzanacak yolculuğu böyle başlıyor.


■ Rüya görebiliyor musun?

Senin anladığın anlamda rüya görüyor olsaydım günde dört yerine 14 saat uyurdum. Konuştuğumuz dil dahi görsellik üzerine kurulu; ‘rüya görmek’ diyoruz, oysa İngilizcesi ‘to dream ya da ‘have a dream’. Ben olayın bilgisine vakıf oluyorum; kokuyu alıyorum, sesi duyuyorum, dokunuyorum.

■ Bir rüyanı anlatır mısın?

Tekrar eden bir rüyam var... Yolda yalnız yürürken, devasa bir kamyonun tekerinin altında kaldığımı hisseder ve nefessiz kalırım. Sıçrayarak uyanırım. Tekerleği üzerimde hissediyorum, ezildiğimi biliyorum, nefes alamıyorum. Görsel bir öğe yok, yani renk ve ışık yok. Bak, aklıma bir kabusum daha geldi. Rüyamda, ilişkide aktif konuma geçerken birden ortaya vajinanın dişleri çıktı, çok korktum.



KARANLIKLA DOST OL

Rüyana Freud girmiş! Bu rüyadan kadınlarla ilişkine geçiş yapabilirim. Hiç seviştin mi?

Elbette! Ne sanıyorsun beni! Siz de karanlıkta sevişmiyor musunuz?

■ Hayır, tam olarak karanlıkta değil. Nasıl bir his?

Buna şaşırdım, aydınlıkta sevişmeyi fantastik bir durum olarak kodlamışım. Siz de karanlıkta sevişmiyor musunuz? 3,5 yıllık ilişkim vardı, o görüyordu. Gözlerini bağlamasını isterdim; dokunmadaki ürkekliği aşması, empati yapması ve eşit ilişki kurabilmesi için... Karanlıkla dost olma süreci zaman alıyor.

■ Karanlıkla dost olunca ne kazanıyoruz?

Sesin, kokunun, dokunmanın ve tat almanın görmekten bağımsız olabileceğini anlıyorsun. Buna alışınca diğer duyuları güçlendirme olanağı doğuyor. Dokunmak, başka bir algı düzeyidir. Sevişmek de, görmekle değil dokunmakla ilgilidir. Görünce kabukta kalırsın, öze inmek zorlaşır. Aşkta görmenin esaretinden kurtulunca çok daha önemli bir duyguya yaklaşmış oluyorsun.

■ Çok güzel bir kadınla, çirkin bir kadın arasındaki farkı anlayabiliyor musun?

Tabii ki. Doğuştan körlerin form duygusu iyidir. Bir şeye dokunduğumda kafamda üç boyutlu haritası oluşuyor.

■ Nasıl kadınlardan hoşlanıyorsun?

Küçük suratlı, büyük gözlü kadınları seviyorum. Geniş yüzlü, elleri ve ayakları büyük kadınlar çekici gelmiyor.

■ Görsel estetik senin için dokunsal olarak mı işliyor?

Tam olarak değil çünkü ben birine dokunacak aşamaya gelene kadar zaten iş işten geçmiş oluyor hahaha.

■ İlgini çeken ilk şey ne oluyor?

Önce ses tonu gelir. Kafalar uyar. Ama sesi güzel gelen birine, “Gel bir yüzüne dokunayım” diyemiyorum. O aşamada senin görsel, benim dokunsal dediğim kriterler de tali kalıyor.

NE RENK OLDUĞUMU BİLMİYORUM

■ Benim nasıl göründüğümü merak ediyor musun?

Seni merak ediyorum. Sesi, sözü, tarzı, tavrı ilgimi çekenleri merak ediyorum. Sen esmer olamazsın, sarışın ve minyon bir kadınsın. Saçların düz ve uzun değiller. Yüzün küçük, burnun da hokka gibi. Göz rengin açık kahve olmalı. Sevimli, aykırı, fırlama kız çocukları gibisin.

■ Burnum hariç iyi tutturdun!

Tahminlerim iyidir ama bazen sarışına esmer dediğim de oluyor. Çok bozuluyorlar, neden bozulduklarını anlamıyorum. Sonuçta onların şekliyle iletişimde değilim ama bozuluyorlar.

■ Kendini merak ediyor musun?

Rengimi bilmiyorum ama kendimi biliyorum. Gözlerim açılsa bir oyun oynamak isterdim: Sevgililerimi, yakın dostlarımı karşıma dizip, dokunmadan ve konuşmadan kimin kim olduğunu tahmin etmek isterdim.

■ Sana ilham veren görmeyen insanlar kim?

John Milton, Jorge Luis Borges, Aşık Veysel ve Eşber Yağmurdereli gibi sınırlarını zorlayanları takdir ediyorum.“Gün ışığı altında her şey söylendi” diyenlere, “Daha ay ışığı altında söylenecek çok söz var” diye cevap verenleri yani...

KIZDIĞINDA GÖZÜNDE ÇAKAN O ŞİMŞEĞİ GÖRMEK İSTERDİM

■ Gözlerin açılsa ilk neyi görmek isterdin?

Gökyüzünün 24 saatini gözümü kırpmadan izlemek isterdim. Ve sonra her şeyi… Hoşlandığın birine nasıl baktığını, kızdığında gözünde çaktığı söylenen o şimşeği görmek isterdim. Dünyayı sizin gördüğünüz kadar doğal görünceye kadar, her görüntü sıradanlaşıncaya kadar her şeyi görmek ne kadar heyecan verici olurdu.

■ Eksikliğini hissettiğin şey?

En değer verdiğim şeyler kedilerim ve annem... Onlara hislerimi bakışlarla ifade edememenin eksikliğini duyuyorum. Körler için engellerin yüzde 90’ı dışsaldır; bu engeller giderilebilir ama siz gören insanlar çok işgalcisiniz. Engellilerin kullanım alanlarına park edilmiş arabaları çivili bilekliğimle çiziyorum. Bastonu, kılıç kullanır gibi kullanmak zorunda kalmak istemiyorum.

Haberin Devamı