Giriş
PARİS
Terör örgütü El Kaide’nin lideri Usama bin Ladin’in öldürülmüş olmasının Amerikan halkı için anlamı büyük. New York’ta 11 Eylül 2001’deki saldırıda binlerce kişi feci şekilde öldü. Amerikalılar uzun yıllar boyunca terör dalgasının yarattığı travmayla yaşadı.
Abdullah Öcalan yakalandığında Türk halkı da benzer şeyler hissetmişti.
[[HAFTAYA]]
ABD Başkanı Barack Obama, bu başarılı operasyonuyla -büyük ihtimalle- ikinci dönem seçilmesinin önünü açtı. Güven ve itibar kazandı. Hamaset yerine icraat üreterek Cumhuriyetçi Başkan George Bush’un yapamadığını yaptı.
Bin Ladin’in ölmesi El Kaide’yi elbette bitirmeyecek, çünkü cihada inanan ve ölümü adeta bir ödül olarak gören binlerce potansiyel El Kaide üyesi, var olmaya devam edecek. Ancak “teröre bulaşanların mutlaka bir şekilde cezalandırılacağı” mesajı yerine ulaştırılmış oldu.
Diğer taraftan Amerika ve Batı ittifakı, genel olarak İslam ülkelerindeki radikalizmi güçlendiren nedenler üzerinde çalışmalı. Baskıcı rejimlerin altında yaşamak zorunda kalan yoksul ve işsiz gençlerin marjinal akımlara yönelmesi çok kolay. İşin bir de ideolojik tarafı var. Çünkü bu eylemlere girişen insanlar sadece Afganistan, Pakistan, Yemen gibi yoksul ülkelerde yaşamıyor. Almanya, Fransa gibi yerlerde çok iyi eğitim görmüş gençlerin de bir şekilde bu örgütlere girdiğine tanık olduk. Fanatizmin kökeninde işgal, baskı, hak ihlalleri ve adaletsizlikler de var.
Amerika’nın Ortadoğu’daki imajı hâlâ çok sorunlu. Batı dünyasına en yakın bölge ülkesi Türkiye’de bile Amerikan karşıtlığı neredeyse yüzde 90’larda. Hatta CHP bu durumun vahametini fark edip Amerikan karşıtlığıyla mücadeleyi seçim bildirgesine aldı.
Irak’ta 1 milyondan fazla kişinin ölümüne yol açan işgal, Afganistan’da sonu kestirilemeyen harekâtlar ve son olarak Libya’ya yönelik operasyon, Amerika’nın Ortadoğu’daki görüntüsüne olumlu katkı sağlamıyor.
Operasyonun analizi
Usame bin Ladin’in kaldığı yerin, Pakistan ordusu ve gizli servisine birkaç kilometre ötede olması düşündürücü. Bu durumda iki seçenek var: Pakistan artık ABD’nin baskısına dayanamadı ve elindeki kritik bilgiyi Beyaz Saray’la paylaştı. İkinci ihtimal, Pakistan ordusu da Bin Ladin’in yanıbaşında yaşadığını bilmiyordu. Pakistan Devlet Başkanı Zerdari ise bütün iddiaları reddetmiş ve terörle mücadelede kendi ülkesinin NATO’dan daha fazla asker kaybettiğini söylemişti. Amerika, helikopterli saldırının dışında Bin Ladin’in bulunduğu binanın B2 uçakları tarafından bombalanmasını da masaya koymuş. Fakat her biri 900 kilogram ağırlığındaki bombaların düştüğü yerde bir krater açması ve Bin Ladin’in cesedine ulaşılamayacak olması nedeniyle bu ihtimalden vazgeçilmiş.
Bin Ladin sağ olarak ele geçirilseydi Amerika’nın muhtemelen duymak istemeyeceği şeyler söyleyecekti. Çünkü Washington’ın, Sovyet işgali sırasında Afganistan’daki en radikal unsurlarla bile nasıl işbirliği yaptığını en iyi o biliyordu. Amerika’nın süper güç olarak hegemonyasını sürdürebilmek için zaman zaman el altından en azılı katillerle bile “proje bazında” işbirliği yapabiliyor olması, Amerika’nın bütün gelişmişlik değerleriyle çelişen bir durum.
Fotoğrafın analizi
Masadaki taşınabilir bilgisayarlar Amerikan kültürünün son dönemdeki sembollerinden biri olan Apple MacBook değil. Anlaşılan Beyaz Saray ve kurmay ekibi, Amerika’nın bir başka üreticisi HP ile çalışıyor ve Windows işletim sistemi kullanıyor. HP’nin bu odada görüntülenmesinin şirkete büyük reklam getirisi oldu. Obama bir ofisboy gibi kenarda otururken masanın başında irtibat subayı var. Obama, bu fotoğraf çekilirken “her şeyin başı benim” gibi bir havaya girebilirdi. Uzmanlığa saygı göstermiş ve bir kenara çekilmiş. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton hayret ve dehşet ifadesiyle elini biraz kadınsı bir edayla ağzına götürmüş. Bu da işin biraz magazin tarafı. Başkan Yardımcısı Joe Biden ve Savunma Bakanı Robert Gates ise çok karizmatik, sakin bir ifadeyle görüntüleri izliyor.
