Cumartesi Postası 'Aşkın kaynağı kalp değil beyindir'

'Aşkın kaynağı kalp değil beyindir'

Paylaş
'Aşkın kaynağı kalp değil beyindir'

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan ama avukatlık yapmayan Mümin Sekman, Türkiye'de 'kişisel gelişim uzmanı' unvanını kullanan ilk isim

RÖPORTAJ: NİLÜFER KAS

nkas@hotmail.com

Mümin Sekman’ın ‘Her Şey Seninle Başlar’ adlı kitabı 6 yılda 800 bin baskı yapmıştı. Mümin Bey şimdi de beyne yaptığı ilginç yolculuğu ve o yolculukta öğrendiklerini ‘Her Şey Beyinde Başlar’ adlı kitabında paylaştı.

“İnsan beyni benim hobimdir” diyen Mümin Sekman “Beyinle ilgili doğru bildiğimiz çok yanlış var. Ben kafasını toplamak isteyenler için bir kılavuz hazırladım” şeklinde konuştu. Mümin Sekman’a “Beyin mi, kalp mi?” diye sorduk, ilginç yanıtlar aldık.

Aşk beyinde mi başlar, kalpte mi?

Aşk şarkıları yazanlar yanlış biliyor, aşkın kaynağı kalp değil, beyin! Aşk bir beyin işlevidir. Ünlü beyin cerrahımız Gazi Yaşargil’in deyişiyle ‘sevginin kaynağı beyindir’. Aşk duygusu, beynimizdeki korteks ve limbik merkezde oluşur. Beynimizin emriyle salgılanan kimyasallar, kalbimizin etrafında hissedildiği için sevgilimizi kalbimizde sanıyoruz. Oysa kalbe daha hızlı çarpmasını beyin söyler!

Kalbin işlevi ne o zaman?

Aşkta, kalp beynin memurudur! Aşkın sesi kalpten gelir ama kararı beyinde alınır. Aşk, beyinde başlar, beyinde biter. Aşkı, kalbin etkinliği sanmak, satrancı beyin sporu değil, parmak sporu sanmaya benziyor. Bu yanlışlar bana kanguru isminin hikayesini hatırlatıyor. Avustralya’ya giden ilk insanlardan biri, dilinden anlamadığı yerliye kanguruyu işaret ederek “Bu ne?” diye sormuş. Yerli “Kanguru” demiş. Adam o hayvanın adını herkese o şekilde öğretmiş ve hayvanın adı kanguru kalmış. Oysa yerli dilinde kanguru ‘bilmiyorum’ demekmiş! Beyinle ilgili bilgilerimizin çoğu, bu kanguru hikâyesine benzer.

O halde “Seni kalpten seviyorum” demek anlamsız mı?

Yaygın ve yanlış bir dil alışkanlığı. Belki de bu yüzden çoğu insan beyin ölümü gerçekleşmiş aşklar yaşıyor! Önce dili düzeltmek lazım. Sonra düşünceler, sonra da duygular düzelecektir. Kafamız karışık olunca, kalbimizin kimyası da karışıyor.

Cesaretin kaynağı neresi oluyor?

Beyin. Cesaret bir duygudur ve beyinden gelir. ‘Yürekli’ kelimesi kalbi ifade etse de cesaret beyinde üretilir. Cesur yürek yoktur, cesur beyin vardır. Korku da, cesaret de, esaret de beyinde başlar.

Tüm bunlara nasıl karar veriliyor?

Son 30 yılda beyin içini görüntüleme cihazlarında patlamalı bir büyüme gerçekleşti. İnsanın yaptığı her şeyin beyinde karşılığı olup olmadığını izlemek mümkün hale geldi. Bazı beyin içi görüntüleme cihazlarını kafanıza takarak eski sevgilinizi düşünmenizi istediklerinde, onu tutkuyla mı yoksa mantık seviyesinde mi sevdiğinizi bile anlayabilirler. Hayal kurarken veya fotoğrafa bakarken canlanan beyin bölgesine göre, ipuçları yakalıyorlar. Tutkulu ilişkiler, bağımlılıklarla aynı bölgeleri canlandırıyor.

Birini sevdiğimizi kalbimizin çarpmasından anlarız. Beyniyle sevenler nasıl anlar?

Beyin kalp gibi çarpmaz, mercek gibi odaklanır. Araştırmacılara göre, günde aklımızdan ortalama 70 bin düşünce geçiyor. Bunun 50 bini işimiz hakkında olursa, kariyerimizde büyük bir ilerleme sağlayabiliriz. Eğer 70 bin düşüncenin 50 bini bir insan üzerine yoğunlaşmışsa aşığız demektir.

“Beyni, aksesuar gibi kullanıyoruz”

Beyin gördüğünden mi daha çok etkilenir, duyduğundan mı?

Beyin üzerinde en fazla etkisi olan duyu organı, göz. Görmeyle ilgili sinirler, beyinde en fazla yer kaplayan duyu bölgesi. Araştırmalara göre, beynimizdeki verilerin yüzde 80’i göz yoluyla alınanlardan oluşuyor. Yeni tanıştığımız insanların isimlerini unutsak da yüzlerini hatırlamamızın nedeni, ismin kulak, yüz hatlarının göz yoluyla beynimize kaydedilmesidir. Göz bu kadar baskın bir duyu organı olunca, televizyonun neden radyodan daha etkili olduğunu anlamak kolaylaşıyor. İyi giyinmenin gücü de buradan geliyor. Güzel kadınların ve yakışıklı erkeklerin etkili olmasının nedeni de gözün baskın duyu organı olması.

‘ÇOK HAMUR İŞİ YEMEK BEYNİ HAMURLAŞTIRIR’

Ne yenilirse ne oluyor?

Beyni beslemenin birkaç yönü var. Duyuları beslemek önemli. Gözü güzel görüntülerle, kulağı güzel seslerle beslemek zihni zenginleştiriyor. Bilgi de bir beyin besini. Yiyecekler de önemli tabii. Mesela hamur işlerini bol miktarda yersek, bir süre sonra beyniniz de hamurlaşmaya başlar! Önemli kararlar almadan önce hamurlu şeyleri fazla tüketmemek lazım. Somon gibi yağlı balıklar, ceviz, siyah üzüm çekirdeği beyin dostu gıdalar.

Kitapta beyni arabaya benzetmişsiniz. Bu durumda zekâ ne tür bir işleve sahip oluyor?

Beyni bir otomobile benzetirsek, zekâ otomobilin beygir gücüne benziyor. Akıl, arabanın direksiyonundaki şoför gibidir. Bilgi ise arabanın üzerinde gittiği yoldur. Zekâ yaklaşık yüzde 80 oranında doğuştan geliyor. Yani sonradan geliştirilme oranı yüzde 20 kadar. Buna karşılık aklımızın yüzde 100’den daha fazlasını geliştirebiliriz. Akıl zekânın menajeri gibidir, onu yönetir.

Beyinle ilgili günlük dilde kullandığımız şeyler, doğru bildiğimiz yanlışlar var mı?

Beyinle ilgili birçok şeyi bilmiyoruz, bildiklerimizin çoğunu da yanlış biliyoruz. ‘Beynim sulandı’ ifadesi mantıksız mesela, çünkü beynin yüzde 80’i zaten sudur. Günde 10 bardaktan az su içtiğinizde beyin susuzluktan içine kapanır, algı kalitesi düşer. Yani beynimiz sulanmaz, kurur!

‘Kafasında 40 tilki dolaşıyor’ lafı sizce ne kadar gerçekçi?

Beynimizde ‘nöron’ denilen 100 milyar beyin hücresi var. Nöronlar kendi aralarından 10 binden fazla bağlantı yaparak duygu ve düşünceleri kafamızın içinde dolaştırıyorlar. Bir konu hakkında düşünürken kullandığımız çalışan hafızanın işlem limitinden dolayı, kafamızda 40 değil, maksimum 7 tilki aynı anda dolaşabiliyor! Yeni beynimiz 5 ile 9 arasındaki bilgiyi aynı anda işleyebiliyor, fazlası yüklenince telefon santrali gibi çöküyor. Bu yüzden büyük kararları kağıt üzerine yazarak almak gerek. İlginçtir, düşünceler kafamızın içinde saniyede 120 metre hızla geziyor. Yani saatte 400 kilometre hızla şeytanlık düşünebiliyoruz!

İnsan beyni kendine zarar verir mi?

Beyin gücü ya inşa eder ya da dönüp sahibini tahrip eder. Kafanızın içinde bir buldog besliyorsanız, ona sık sık kemik atmalısınız! Hedef gösterilmeyen keskin zekâ, küpüne zarar verir. Yani zeki insanların bir hedef belirleme mecburiyeti, zeki olmayanlara göre daha yüksektir. Çocukları çok zeki olan anne babalar mutlaka beyin üzerine kitap okumalı.

Beynimizin içinde kaç beyin var?

Üç tane var: Düşünen beyin, duygusal beyin ve sürüngen beyin. İlkel içgüdülerin taşıyıcısı olan sürüngen beyin, bu organın Recep İvedik kısmı! Akıllı insanların saçma şeyler yapmasına neden olan bu bölge. Sürüngen beyin düşünmez, otomatik ve içgüdüsel hareket eder. Yeni şeyler öğrenmeye kapalı, değişime karşı son derece dirençlidir. Düşünen beyin ise mantığımızın, kültürümüzün merkezidir. Zaman içinde ortaya çıkmış en yeni beyin katmanıdır.

Sizce beynimize hak ettiği değeri veriyor muyuz?

Maalesef, çoğumuz beyni aksesuar niyetine kullanıyoruz. Dışa gösterdiğimiz ilgiyi içe göstermiyoruz. Beynimiz de bizi cezalandırıyor. Dikkatimiz dağınık, belleğimiz zayıf, duygularımız karışık, mantık kalitemiz düşük halde yaşıyoruz. Zinde bir zihin, beyni tanımakla başlar. Beyin ‘kullan ya da kaybet’ kuralına göre çalışır. Yani, kullanmadığınız kısmını zamanla kaybedersiniz. Beyne bakarsan bağ oluyor, bakmazsan dağ! Otomobil alıyor, nasıl kullanmamız gerektiğini öğrenmek için kursa gidiyoruz. Ama ondan daha gelişmiş bir cihaz olan beynimizin nasıl çalıştığını öğrenmiyoruz. Oysa otomobili kullanan da beynimiz!

Biz uyurken, beynimiz de uyuyor mu? Uyurken belleğimizi nasıl düzenleyebiliriz?

Su uyur, düşman uyur ama kısa bazı anları saymazsak insan beyni uyumaz! Siz uyurken, beyniniz bilgileri belleğe yerleştirmekle meşguldür. Bu durum bir banka şubesinin kapandıktan sonra kendi içinde işlem yapmaya devam etmesine benzer. Bu sırada dışarıdan müşteri alınmaz, kasa sayılır, hesaplar kontrol edilir, belgeler arşivlenir... Uyanık olduğumuzda sürekli veri işleme baskısı altında olan beynimiz, biz uyurken bellek arşivini düzenler. Bu nedenle uyku, bilginin uzun süreli hafızaya yerleştirilmesi için hayati derecede önemlidir.

Kitabınızda en ilginç bölümlerden biri beslenmeyle beyin ilişkisi.

Beynin gelişmesinde dört önemli şey var: Genler, çevre, eğitim ve beslenme. Genler, gelişme limitini belirliyor. Çevre, bu potansiyeli harekete geçiriyor. Yaşam çevresini, fiziksel ve sosyal çevre diye düşünmek lazım. Sosyalleşme beyin için çok önemli. Beyin biyolojik yapılı olsa da sosyal etkileşimle son halini alıyor. Beyin bilimleri literatürünü taradıktan sonra, çok gezenin de çok okuyan kadar akıllı olabileceğine ikna oldum! Beyin zeki, çevik ve sosyalleşmeyi seven hücreleri destekliyor. Üçüncü önemli kriter eğitim. Son kritik faktör de beslenme. Beyin biyolojik yapılı bir organ olduğu için, yediğimiz her şey beynimizdeki kimyasal yapı üzerinden ne hissedeceğimizi ve ne düşüneceğimizi etkileyebiliyor.

Sağlığınız için bunları uygulayın

- Bazı günleri hiçbir şey algılamama günü ilan edin.

- Araştırmalara göre, aklınızı çok severseniz kafanız daha çok çalışıyor.

- Bulmaca çözerek akıl kaslarınızı çalıştırın.

- Düşüncelerinizi sık sık yenileyin, beyniniz çöl olmasın.

- Zihninizi ne istemediğinize değil, ne istediğinize odaklayın.

- Beyninizi büyük beyinlerle sosyalleştirin.

- Senaryolu düşüncelerle aklınızı esnetin.

- Düzenli kitap okuyarak mantık kalitenizi yükseltin.

- Periyodik olarak önyargılarınızı yeniden düzenleyin.

- Yenilikler beynin baharıdır, yeni şeyler deneyin.

İşte düşmanlar

- Uykusuzluk

- Fast food yiyecekler

- Aşırı stres, gerilim ve duygusal travmalar

- Kirli hava, boya, cıva maddesi

- Aşırı alkol ve sigara tüketimi

- Hastalıklar ve aşırı ilaç kullanımı

- Cep telefonu

- Aşırı monoton ya da aşırı düzensiz hayat

- Sarsıcı sporlar ve fiziksel darbeler

- Aşırı şeker tüketimi

(26.03.2011 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)

6

Haberin Devamı