Av. Hakan TOKBAŞ Aracın ruhsat kaydında 'Hususi' yazmasının önemi
HABERİ PAYLAŞ

Aracın ruhsat kaydında 'Hususi' yazmasının önemi

Haberin Devamı

Araçların ruhsat kaydındaki ibareler, satıcı ile alıcı arasındaki ihtilafın hangi mahkemede hangi kanun hükümleri ile çözüleceği noktasında çok önemlidir.

Zira aracın ruhsat kaydında “hususi” ibaresinin yazması ile kapalı kasa kamyonet alıcısı dahi tüketici sayılabilir ve Tüketici Kanununa göre Tüketici Mahkemelerinde davasını açabilir. Yani, bütün tüketici haklarından kapalı kasa kamyonet sahibi de faydalanabilir. Tek istisnası, alıcının gerçekten aracı ticari amaçla kullandığının satıcı tarafından ispatlanmasıdır.

Ancak, aracın ruhsat kaydında “ticari araç” yazıyor ise, artık kullanım amacına bakılmaksızın, araç sahibinin ticari amaçla hareket ettiği kabul edilir ve tüketici haklarından faydalanamazlar. Yani, ruhsatında ticari araç kaydı bulunan bir araç sahibi aracını hangi amaçla kullanırsa kullansın, davasını Tüketici Mahkemelerinde açmaması ve davasının hukuki sebebini Tüketici Kanununa dayandırmaması gerekir.

Kapalı kasa kamyonetlerde olduğu gibi bazı araçlarda araç piyasaya çıkarken hususi veya ticari kaydından hangisinin konulacağını siz belirleyebiliyorsunuz. Bu sebeple, her iki durumun da farklı avantajları olduğunu göze alarak, aracın daha sonra ayıplı çıkması ve ihtilaf yaşabileceğiniz öngörüsünde de bulunarak, ruhsat kaydını iyi seçmenizi tavsiye ederim.

Bu konu ile ilgili Yargıtay kararını aşağıda aynen veriyorum. İyi okumalar efendim!


YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2012/13-1217 K. 2013/555 T. 17/4/2013**


(Bu kararı şu kitapta bulabilirsiniz: Özlem TÜZÜNER / Hakan TOKBAŞ; 6502 Sayılı Kanun Kapsamında OTOMOTİV HUKUKU, Ocak 2017, 2. Baskı, s.22)


ÖZET: Aracın ruhsatında hususi olduğunun kayıtlanması, davalının da aksini ispat edememesi karşısında söz konusu aracın satışına yönelik satış sözleşmesi tüketici sözleşmesi kabul edilir.


DAVA ve KARAR:

Somut olaya gelince; taraflar arasındaki satış sözleşmesine konu olan araç, tanıtım kılavuzunda genel olarak “ticari araç” olarak tasarlandığı belirtilmiş olsa da, dosyada mevcut olan araç ruhsatında aracın kullanma şeklinin “ticari” değil, “hususi” olduğunun yazıldığı dosyada bulunan Trafik Tescil Belgesinden anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümünde davaya konu aracın hangi amaçla kullanılmak üzere satın alındığının tespiti önem taşımaktadır. Davacı, aracı ticari amaçla kullanmak üzere değil hususi amaçla kullanmak üzere satın aldığını beyan ederek aracı “Hususi” olarak tescil ettirmiş, eldeki davayı da tüketici sıfatı ile Tüketici Mahkemesinde açmıştır. Bu durumda davacının aracı ticari amaçla değil, hususi amaçla satın aldığının kabulü gerekir. Bu hususun aksi de ispatlanabilir. Ancak davalı davacının aracı ticari amaçlarla kullandığını iddia etmemiştir.

Bu nedenle aracın ticari amaçla değil, hususi amaçla satın alındığı, ticari ve mesleki olmayan amaçla satın alan davacının, yukarıda ayrıntısıyla açıklanan yasal hükümler karşısında tüketici, davalının da satıcı sıfatını taşıdığı açıktır. Dolayısıyla tüketici ile satıcı arasındaki hukuki işlem de tüketici işlemidir. Tüketici hukuku; tüketicinin taraflardan birisini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsadığına göre; davacının bu sıfatla yaptığı işlem de tüketici hukuku kapsamında ve onun koruması altındadır.

Bu nedenle eldeki uyuşmazlığın 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında olup, bu Kanuna göre çözümü gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Anılan Kanunun 23. maddesinde; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara Tüketici Mahkemelerinde bakılacağı, hükme bağlanmıştır.

O halde taraflar arasındaki uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre mahkemece işin esası incelenerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Hal böyle olunca; yerel mahkeme eldeki davaya bakmakla görevlidir. Mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak işin esasına girilmesi ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, aksine gerekçelerle görevsizliğe dair önceki kararda direnilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “ Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı kanunun 440.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.04.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder