Yazgülü Aldoğan 30 Ağustos'u kutlamaya yüzümüz var mı?
HABERİ PAYLAŞ

30 Ağustos'u kutlamaya yüzümüz var mı?

Cumhuriyet’in bayramlarından 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı çocuklara armağan edilmiştir. Bir süredir kutlanmaması için Kutlu Doğum Haftası yapılıyor. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı; Türkçe Olimpiyatları yapılıyor.

30 Ağustos Zafer Bayramı; Kurtuluş Savaşı’nın bitişi kutlandığı için askeri bir bayramdır. Bunca yıldır askeri geçit törenleri yapılır, gece fener alayları düzenlenir, Gazi Orduevi’nde de resepsiyon verilirdi.

Askeri vesayeti sona erdirme adına TSK’yı değersizleştirme, itibarsızlaştırma operasyonları sonucu ‘darbe yapacaklardı, suç üstü yakaladık’ şamatasıyla ordunun en parlak yüzlerce muvazzaf ve emekli komutanını tutuklayıp yargıladılar.

Haberin Devamı

Düzmece belge, teröristten olma gizli tanıklarla inanılmaz ağır cezalara çarptırdılar. Silivri, Hadımköy, Sincan’da yatıyor bu askerler. Hava kuvvetlerinde savaş pilotu, deniz kuvvetlerinde gemi komutanı kalmadı.

[[HAFTAYA]]

Bir yandan savaş çığırtkanlığı yapılıyor ama Harp Filosu Komutanı Tümamiral İskender Yıldırım’ın askeri casusluk davasında yargılandığı için yurt dışına çıkış yasağı var! Hani “Gemiler ilk hedefiniz Akdeniz” deseler komutan sınırda tutuklanacak!

İstanbul Boğaz Komutanı Tümamiral Ercüment Tatlıoğlu İzmir’de açılan Casusluk Davası’nda yargılanıyor. Yargılanan ve 16 yıl hapis cezasına çarptırılan subayların içinde en genci Teğmen Mehmet Ali Çelebi’ydi.

En parlak subay olduğu için seçildiğinden hiç şüphem yok! Bütün subayları temsilen Hasdal’a gidip onunla görüştüm. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı ben tutuklu subayları anarak kutluyorum! Kutlamaya yüzümüz kalmışsa.

Bir gün terörist bir gün terörist avcısı!

16 yıl ceza aldı. Suçu terör örgütü yöneticiliği. Pardon, önce yöneticiymiş, sonra kendisi tıfıl bir teğmenken altında paşalar filan olunca tuhaf kaçıyor diye üyesi yapmışlar.

Aslında bu olayda herşey tuhaf. Teğmen Mehmet Ali Çelebi, Maltepe Asker Lisesi’ni 1’incilikle, Harp Okulunu 4’üncülükle bitirip helikopter pilotluğu eğitimi aldıktan hemen sonra, 18 Eylül 2008’de tutuklanıyor! Yani daha subaylık bile yapamadan terörist ilan ediliyor.

Haberin Devamı

Sonra kendisine yöneltilen en büyük suçlama olarak, telefonuna yüklü bir sürü numaranın gözaltına alındıktan sonra polis tarafından yüklendiğini polis bile kabul edince, hani şu ‘sehven’ hikayesi, 20 Mayıs 2011’de oy birliğiyle serbest bırakılıyor.

Ve Teğ. Çelebi terörle mücadele için birliğine gidip göreve başlıyor. Helikopterine kavuşup uçuyor nihayet! Ne zaman ki Ergenekon Davası’nda karar çıkıyor, en şaşırtanlardan biri onunki, daha önce serbest bırakılanlardan bir tek Teğ.

Çelebi için, üstelik dosyasına yeni konulmuş hiç bir bilgi, belge yokken tekrar tutuklama kararı çıkarılıyor. Zaten Çelebi de bunun için 16 yıl ceza verildiğini düşünüyor, yoksa tutuklanamıyormuş. Yani Teğmen Çelebi içerde terörist, dışarıda terörist avcısı, bir içeri, bir dışarı terörle bağlantılı yaşıyor.

Şikayetçi değil

İkinci kez tutuklandıktan sonra Teğmen Çelebi’yi Hasdal’da ziyarete gittim. Silivri’den daha insani de olsa, camın arkasından, telefonla, ellerimizi camdan üstüste getirerek ama göz göze konuştuk.

Haberin Devamı

Keşke serbest kaldığında bir çay içseymişiz. Duruşmalarda da bu kara kuru genç adamdan niye bu kadar çekindiklerini, niye ilk onu aldıklarını düşünmüş, serbest bırakılınca “Kabus bitti” demiş, akıl etmemiştim işte.

Tutuklu kaldığı sürede Çelebi yaptığı savunmalarla bir tür Dreyfus olmuş, şöhret de yapmıştı kendi çapında. Dreyfus kim derseniz, yıllar öncesinde Fransa’da haksız yere yargılanan, savunması tarihe geçen bir subaydır.

An içinde acılar çekiliyor, haksızlıklar yaşanıyor ama tarih unutmuyor, yazıyor ve örnek alınıyor. Bu dönemin hukuk sapmalarını, insanların hayatıyla nasıl oynandığını da hukuk yazacak elbet.

Teğmen Çelebi de bunun için “O savunmalara o kadar emek harcadım” diyor. Felsefe meraklısı sakin genç adam, kaderci de aynı zamanda. Gardiyan olan annesi, küçücük çocukken onu bırakacak kimse bulamayıp cezaevine getirdiğinde de hiç gocunmaz, bahçesinde top oynayacağım diye sevinirmiş.

Şimdi de bu kadar küçük bir rütbeyle bu kadar büyük suç ve cezaya maruz kalmasına kaderi olarak bakıyor. Bunu bir zulüm değil, bir şeref madalyası gibi taşıyor.

“Bu da bir görev, kendimizi yetiştirmek için verilmiş bir süre. İçerde o kadar değerli komutanlarımla birlikteyim ki. Ordunun kreması burada, onlarla birlikte olmak bile kendini geliştirmek için bir fırsat” diyor, SAT’cıların koğuşuna kapağı atmak için fırsat kollarken bir yandan da bilgisiyar yazılımı çalışıyor!

İyi bir öğrenci

Bütün eğitim hayatı fevkalade parlak geçen, en parlak devre arkadaşlarının bile “Bizim genelkurmay başkanımız sen ol” dediği Çelebi’ye bu kadar yetmez tabii. Bir yandan da adalet eğitimi için çalışıyor, çıkar çıkmaz da dikey geçiş yapıp hukuk bitirmek istiyor, “Zaten savunma, duruşma derken hukukçu gibi olduk” diyor.

Sulanan gözlerimi saklamak için işi şakaya vurup “Yoksa inek miydin okulda?” diye soruyorum, “Eh biraz çalışkandım, bir de disiplinli tabii” diyor, hiç bozmadan!

Aşk dik tutuyor

Çelebi eğitimi sırasında aşka vakit ayıramamış. Ama cezaevine ikinci kez girerken bir değişiklik vardı hayatında: Yanında kendisi gibi dimdik duran bir genç kız, sözlüsü. CUMOK üyesi olan genç kız, Mustafa Balbay’ı görmek için gidip geldiği Silivri duruşmalarında tanımış Çelebi’yi.

O da Ankaralıymış, Çelebi çıktıktan sonra da görüşmüşler ve birbirlerine tutunmuşlar. 16 yıl ceza yemiş, belki de geleceği, kariyeri, meslek hayatı bitmiş bir erkeğe yanındayım demek için nasıl da sağlam olmak gerekiyor.

Dışarıdaki o günübirlik ilişkilerden sonra onlarınki o kadar temiz ve güzel ki. Her hafta Çelebi’yi ziyarete geliyor ve sık sık mektup yazıyormuş. “Evet, fotoğrafınızı gördüm, Çağlayan Adliyesi’ne teslim olmaya gelirken siyah takım elbiselerini de giymiştin, jilet gibiydin, bir kolunda annen, bir kolunda sözlün” diyorum.

“Mahkeme kıyafeti” diye gülüyor. Damatlık diktireceğine mahkeme kıyafeti diktirmiş. Gurur duy Türkiyem, cezaevlerinde bile ne beyaz zambaklar açıyor, ne değerli çiçekler yetişiyor! Hani ‘sokak köpeklerimiz bile cins’ diyoruz ya...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder